YGS-Türkçe

Sayfanın son güncelleme tarihi : 26.03.2014      
YGS TÜRKÇE => 2013, 2012, 2011, 2010,  
 
===============================================================
=

2013 YGS TÜRKÇE SORULARI VE CEVAPLARI

1. Sözlük hazırlamanın en güç yanı sözcükleri anlam kayganlığından kurtarma, onları belli bir yere oturtmadır. Bu da ancak Samuel Butler'in dediği gibi onların belirsiz yanlarını söz duvarlarıyla kuşatmakla gerçekleşebilir.

Bu cümledeki altı çizili sözle, sözcüklere yönelik olarak ne yapıldığı anlatılmıştır?

A) Tanımsal sınırlar koyulduğu

B) Birbirlerinden etkilenişlerinin gösterildiği

C) Çağrışımsal değerlerinin belirtildiği

D) Zenginleştirme yollarının açıklandığı

E) Kullanım sıklığının yansıtıldığı

 

2. Bazı insanlar yapabileceklerinin farkında olmadan, sürekli bir özgüven eksikliği içinde yaşarlar. Bazıları da abartılı bir özgüvenle, hayatta her şeyi başarabileceklerine, her alanda en iyi olduklarına inandırırlar kendilerini. Oysa insan kendisine içbükey veya dışbükey aynada değil, düz aynada bakmalıdır.

Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) İnsanın kendisine güvenerek başladığı her işte başarılı olması mümkündür.

B) İnsan, her alanda kendisinden daha üstün birilerinin olabileceğini unutmamalıdır.

C) Yaşamda mutlu olmak için olumsuzluklar karşısında direnmeli, önüne çıkan engelleri sabırla aşmaya çalışmalıdır.

D) İnsan, yeteneklerinin sınırlarını gerçekçi bir tutumla belirlemeli, kendisini tarafsız bir gözle değerlendirmelidir.

E) İnsanlar, hayattaki olumsuz durumları da olumlu durumlardaki gibi olgunlukla karşılamalıdır.

3. L. Frank Baum, (I)bu dünyadan geçerken öyle derin (II)izler bıraktı ki (III)yaşamanın değerini milyonlarca kez kanıtlamış oldu. Bu ölümsüz yazarın (IV)eli değdiği anda çocuk edebiyatı (V)yeşermeye başladı.

Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinde mecazlı bir söyleyiş yoktur?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

4. 2011'in sonuna doğru gösterime giren bu film, geleneksel sinemanın kullandığı tekniklere bağlı kalmadan, bir hayatta kalma savaşımını insanda yoğunlaşarak anlatıyor.

Bu cümleden söz konusu filmle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?

A) Belirli bir izleyici kitlesine seslenmek amaçlanmıştır.

B) Yeni çekim yöntemlerine başvurulmuştur.

C) Bugüne değin beyaz perdeye taşınmamış bir sorun işlenmiştir.

D) Oyuncuların gösterdiği başarıyla çok boyutlu bir yapı kazanmıştır.

E) Yılın çok izlenen filmleri arasında yerini almıştır.

 

5. Klasik eserleri okumaya en çok, kendi yazdıklarımı tekrar ettiğimi hissettiğim zamanlarda ihtiyaç duyarım.

Aşağıdakilerden hangisi bu cümleye anlamca en yakındır?

A) Kimi eserlerin her dönemde okunurluğunu sürdürdüğü bilinir.

B) Bir yazarın, okuduklarından etkilenmeden yazması mümkün değildir.

C) Her eser, başka metinlerden alınan parçalarla renklenen bir tablodur.

D) Yazar, benzer ürünler ortaya koymaktan kaçınmak istiyorsa yazdıklarını ara sıra gözden geçirmelidir.

E) Çağını aşmış eserleri okuma, yaratıcılığı besleyen bir etkinliktir.

 

6. Bir gazeteci, söyleşi yaptığı kişinin rahatsız olabileceği bir soruyu, kendisiyle soru arasına mesafe koyarak üçüncü kişilerin ağzından sormalıdır.

Aşağıdakilerden hangisi bu ilkeye dikkat edilerek hazırlanmış bir sorudur?

A) Çok önemli iki ödül almasına rağmen son romanınızın çok satılmamasının nedeni ne olabilir?

B) Bazı eleştirmenler son romanınızın bazı bölümlerinin bir Alman yazarın romanından alındığını iddia ediyor, bu konuda ne düşünüyorsunuz?

C) Eserlerinizde soyut konuları ele alışınızın okuyucuyu yorduğunu düşünmüyor musunuz?

D) Bazı yazarlarımızın dediği gibi "Keşke yayımlamasaydım!" diye düşündüğünüz yazılarınız oldu mu?

E) Eserlerinizde aynı konuyu işleyip durmaktan kurtulamamanızı neye bağlıyorsunuz?

 

7. Şiir, yalnızca acıları, yoksunlukları, mutsuzlukları dile getirmemelidir. —-?

Bu sözler aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülemez?

A) Gerçekte de sevinçle hüzün, ölümle yaşam yan yana karşımıza çıkmaz mı

B) Türk halk müziğinde uzun havalardan sonra oyun havalarına geçilmez mi

C) Okuyucunun şiirden alacağı hazzı sınırlamaya gerek var mı

D) Günümüzde insan yaşamının trajik yönlerini yansıtan eserler de ilgi çekmiyor mu

E) Şiir okuyucusunu karamsarlığa itmenin bir anlamı var mı

 

8. (I) Antakya'daki kazılarda Geç Hitit Dönemi'ne ait olduğu düşünülen kalıntılar ortaya çıkarıldı. (II) Buluntular arasında eşsiz, anıtsal boyutlarda bir insan figürüyle kabartmalı bir sütun altlığı yer alıyor. (III) Bazalttan yapılan her iki eserin de kaleye girişi sağlayan yapı kompleksi boyunca uzanan, yüzeyi taş döşeli koridorun altına gömüldüğü düşünülüyor. (IV) Bel hizasının hemen üstünden baş kısmına kadar olan yüksekliği 1,5 metreye ulaşan figür, dik duran bir insanı canlandırıyor. (V) Toplam boyu, büyük olasılıkla 3,5-4 metreyi bulan sakallı erkek figürünün, gözleri siyah ve beyaz taşlardan yapılmış.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde betimleyici ögelere yer verilmemiştir?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

9. (I) Şiirleri çeşitli dergilerde yayımlanan bir şairimiz… (II) İkinci kitabıyla tekrar okuyucunun karşısında. (III) Açık ve yalın anlatımlı, kısa dizelerden oluşan şiirlere imza atmış. (IV) Sanatçının bu kitabındaki tüm şiirleri yine okuyucunun duyumsama ve düş kurma yetilerini harekete geçiriyor. (V) Şair, şiirleriyle okuyucuyu kimi zaman yoğun karanlıkların içine, kimi zaman da aydınlık gündüzlere götürüyor.

Bir şairden ve şiirlerinden söz edilen bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, okurların beğenisini kazandığı üzerinde duruluyor.

B) II. cümlede, kimi ürünlerini bir araya topladığı belirtiliyor.

C) III. cümlede, şiirlerinin dil ve biçim özellikleri dile getiriliyor.

D) IV. cümlede, işlev yönünden önceki şiirleriyle benzerliği olduğu sezdiriliyor.

E) V. cümlede, şiirlerde birbirine karşıt durumların işlendiğinden söz ediliyor.

 

10. (I) ABD'li bilgisayar uzmanı Scott Fahlman tarafından bulunan ve İnternetin vazgeçilmezlerinden olan gülen surat (smiley) tam 30 yaşında. (II) Fahlman, duyguların yazı dilinde ifade edilmesini kolaylaştırmak için iki nokta ve parantez işaretlerini kullanarak bir ifade oluşturdu. (III) Bu "gülen surat"ı ilk olarak üniversitenin e-posta listesine yolladığı bir notta kullandı. (IV) Fahlman, öğrencilere ve çalışma arkadaşlarına şöyle yazdı: "Şaka yaptığınızı belirtmek için şunu kullanmayı öneriyorum:  :-)" (V) Kısa zamanda kabul gören bu mutluluk ifadesini bugün İnternet'te yazışırken sıklıkla kullanıyoruz. (VI) Mutluluğumuzu artık bununla ifade ediyoruz.

Gülen suratın (smiley) anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, kaç yıl önce ortaya çıktığı açıklanmıştır.

B) II. cümlede, yeniliğin hangi amaçla ortaya konduğu belirtilmiştir.

C) IV. cümlede, önerisini kimlerle paylaştığı dile getirilmiştir.

D) V. cümlede, bir saptama yapılmıştır.

E) VI. cümlede, işleviyle ilgili bir değişiklikten söz edilmiştir.

 

11. I. Hepimiz onu çocukça hareketlerine karşın çok severdik.

II. Anlatacaklarımı güzelce dinle de ondan sonra işini yapmaya başla.

III. Daha önceki çalışmaları incelemedikleri sürece iyi bir proje hazırlamaları imkânsız görünüyor.

IV. Alfabesinin zorluğu, Japonca öğrenmeyi güçleştiren bir etken.

V. Konuyla ilgili genişçe bir rapor hazırlayıp önümüze getirmişti.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerindeki altı çizili sözcükler tür bakımından aynıdır?

A) I. ve III.   B) I. ve V.   C) II. ve III.   D) II. ve V.   E) IV. ve V.

 

12. (I)Yeşil, upuzun kavaklıklar geride kalıyor. Uzaktan, (II)kaleye sırtını dayayan kocamış konaklar, (III)çıplak, boz renkli tepeler görünüyor. (IV)Konak balkonlarının korkulukları, Doğu masallarından ödünç alınmışçasına büyüleyici. Renkler (V)her ayrıntıyı belirginleştiriyor sanki; ağaçlar yeşil, şehir kahve, kale siyah.

Bu parçadaki altı çizili tamlamalardan hangisi, tür bakımından ötekilerden farklıdır?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

13. Eskiden ülkelerin zenginliğinin ölçütü, sahip olunan toprak ve doğal kaynakların miktarıydı; zenginleşmenin yolu, daha geniş topraklara hükmetmekten geçiyordu. 20. yüzyılın ikinci yarısında bilimsel araştırmalara ağırlık verilmesiyle bu anlayış değişti, bilgi üretimi önem kazandı.

Bu parçada aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?

A) Ünlü düşmesi

B) Ünsüz yumuşaması

C) Ulama

D) Ünsüz benzeşmesi

E) Ünlü türemesi

 

14. (I) Almanya'nın Berlin kentinde bir kooperatif "Devrilen Ağaçlardan Halk Kitaplığı Yapma Kampanyası" başlattı. (II) Bu kampanyaya katılmak isteyenler, fırtınadan veya yağmurdan devrilen ağaçların gövdelerini raf şeklinde oyup bunları kaldırımlara yerleştiriyorlar. (III) Raflara, takas edilecek kitapları koyuyorlar. (IV) Berlin halkı da içlerinden okumak istediklerini alıp yerine kendi kitaplarından birini bırakıyor. (V) Bu, "Eğitim İçin Sürdürülebilir Gelişme Projesi"nin bir parçası olarak devlet tarafından desteklenen bir kampanyadır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümle, içinde belirtisiz nesne olan bir fiil cümlesidir.

B) II. cümle, özne ve yüklemden oluşan kurallı bir cümledir.

C) III. cümle, nesnesi sıfat tamlaması olan birleşik bir cümledir.

D) IV. cümle, içinde isim tamlaması bulunan olumlu bir cümledir.

E) V. cümle, yüklemi ek eylemle çekimlenmiş bir cümledir.

 

15. "Rüyaları gerçekleştirmenin yolu, uyanıvermektir uykulardan." demiş bir düşünür. Öyleyse ne duruyoruz, hemen silkinip kalkalım yumuşak yataklarımızdan!

Bu parçada, aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Tezlik fiili

B) Zarf-fiil

C) Sıfat-fiil

D) İstek kipiyle çekimlenmiş fiil

E) Şimdiki zamanla çekimlenmiş fiil

 

16. Eserlerinde kullandığı özgün biçimler ve canlı renklerle, değişimin birey üzerindeki etkilerini yansıtıyor.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Çatısı bakımından etkendir.

B) Nesne, isim tamlamasından oluşmaktadır.

C) Fiilden isim yapma eki almış sözcük vardır.

D) Bulunma durumu eki almış sözcük vardır.

E) İyelik eki alan sözcük yoktur.

 

17. Fast-fooda karşı hâlâ direnen (I), her zaman sevilerek yenen yiyeceklerden biridir balık ekmek. Denizin kirlenmediği (II), balığın bol ve ucuz olduğu (III), Boğaz'dan çıkan palamutların kasaları doldurduğu eski zamanlarda balık ekmek satıcıları (IV), yalnızca kıyıya yanaştırılmış sandallarda değil, mahalle meydanlarında (V), futbol maçlarının olduğu günlerde stadyumların kapılarında da görülürdü.

Bu parçadaki numaralanmış virgüllerden (,) hangisi, diğerlerinden farklı bir görevde kullanılmıştır?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

18. Kaplumbağalar, roman kişileri ve kullanılan dil bakımından Fakir Baykurt'un, aynı zamanda köy edebiyatının (I)başyapıtlarından biri olarak okunmalıdır. Kahramanların gerçekliğinin (II)yanısıra, (III)dilleri de kişiliklerini adım adım oluşturan (IV)yetkinliktedir. Ayrıca, çok sayıda romanı ve öykü kitabı yayımlanmış (V)herhangi bir yazarı, Kaplumbağalar gibi bir roman bile ölümsüzleştirebilir.

Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

19. Diller yeşerdikleri kültürle büyüyor, onunla zenginleşiyor. (I)Öyleki dillerin ölümüyle (II)kültürler de yitip gidiyor ve bu (III)yok oluş yalnızca o dili konuşan insanları değil, dünyayı da etkiliyor. Her (IV)on dört günde bir içlerinden biri daha sessizliğe doğru uğurlanan diller, dünya (V)mozaiğinin bir parçasını da beraberinde götürüyor.

Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır ?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A) Kurallara uymamakta ısrar ediyorsun.

B) Bu davranışımı tehdit olarak algıladığını belirtiyorsun.

C) Yaptıklarınla herkesi şaşırtmaya devam ediyorsun.

D) Bu sözlerinle beni sinirlendirmek için çalışıyorsun.

E) Sorduğun sorularla konuyu başka bir yere çekmeye çalışıyorsun.

 

21. (I) İngiliz şairi Browing; sayfa sayfa, her kelimesini ayrı ayrı inceleyerek sözlük okurmuş. (II) Sözlükte öğütler, eğlendirici şeyler de bulurmuş. (III) Hatta bu çalışmaya romantik bir yön de katar, ay ışığında oturup bir bir çevirirmiş sözlüğün sayfalarını. (IV) Bizde sözlükler, kütüphanelerin en kuytu köşelerinde uyuklayarak ömür tüketir. (V) Günler ve geceler boyu "Bilinmeyen bir kelime çıksın da hatırlanalım." diye dua ederler âdeta. (VI) Sözcüklerin bu uzun ve sessiz bekleyişleri iki kapak arasında geçer.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istenirse ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.   B) III.   C) IV.   D) V.   E) VI.

 

22. Dünyanın yedi harikası olur da üç kıtada yüzyıllarca hüküm sürmüş, altı yüzyılı aşan varlığından geriye olağanüstü bir kültür hazinesi bırakmış Osmanlının yedi harikası olmaz mı? Gerçi tarihçiler, sanat tarihçileri ve mimarlar varken en önemli yedi Osmanlı eserinin hangileri olduğuna ben karar verecek değilim. Ancak okuduklarımdan ve gördüklerimden hareketle tamamen kişisel bir beğeni listesi oluşturmamın önünde bir engel yok sanırım. İşte benden Osmanlının yedi harikası: Süleymaniye Külliyesi, Selimiye Camisi, Mostar Köprüsü, Mağlova Kemeri, Kavalalı Mehmet Ali Paşa Camisi, Kubbetü's-Sahra, Hamidiye Çarşısı.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?

A) Öyküleyici anlatım

B) Tartışmacı anlatım

C) Betimleyici anlatım

D) Tanımlamadan yararlanma

E) Kanıtlayıcı veriler kullanma

 

23. Yağmur yağarken gök gürlerse hiç korkmam. Ses olsun yeter ki. Kuşlar ötüşerek uçuşsun gökyüzünde. Çaylar şekerli olsun ki kaşıklar şıkır şıkır sesler çıkarsın. Konuşulacak bir şeyler olsun. Dost olsun, arkadaş olsun; teyzeler, amcalar olsun. Evrenin boşluğuna bırakırken kendimizi, avuçlarımızda sımsıcak kalbimiz olsun… Olsun, her şey olsun ama sessizlik olmasın.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Nesnel bir anlatımdan yararlanma

B) Birden fazla duyuya seslenme

C) Pekiştirmeye başvurma

D) Yinelemelere yer verme

E) Devrik cümleye yer verme

 

24. Motorun burnu kıyıya dönük. Çok çok yirmisini yeni geçmiş gösteren görevli, binme sırası gelene elini uzatıyor. Genç erkekler, ellerini vermeden atlıyorlar. Yardıma gereksinimi olmadığını düşünen orta yaşlılar da. Kadınların çoğu uzatıyor elini. Kolunu hızla yukarı kaldırıp tuttuğu eli bırakıveriyor görevli, hemen bir arkadakine uzanıyor. Yardımsız binenler, onun yanından atlayıveriyorlar. O zaman elini geri çekip bir sonrakine uzatıyor görevli. Omzunu kastığı, gücünü koluna, bileğine topladığı anlaşılıyor yüzünden. Kimsenin yüzüne bakmadan yapıyor bunları sanki.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) Olaylar oluş sırasına göre verilmiştir.

B) Tahmin söz konusudur.

C) Öznellik ağır basmaktadır.

D) Farklı cümle türleri kullanılmıştır.

E) I. kişili anlatım kullanılmıştır.

 

25. Uçsuz bucaksız bir dünyadır edebiyat. Ne kadar çok örnek incelersek inceleyelim yine de yaptığımız, okyanusta bir damla gibidir. Nicelik ve nitelik bakımından sonsuz sayıda biricik eserle bezenmiştir bu uzay. Bunun için, Türk edebiyatındaki birkaç şiire veya romana bakarak bu edebiyata ilişkin kapsamlı saptamalar yapmak mümkün değildir.

Bu sözleri söyleyen bir yazardan aşağıdakilerin hangisini yapması beklenebilir?

A) Etkilendikleri eserleri ölçüt alarak sanatçıları değerlendirmesi

B) Halit Ziya'nın romanlarından hareketle Türk romanını tarihsel açıdan ele alması

C) Aşk kavramının Türk şiirindeki yerini, İslamiyet'ten önceki dönemden günümüze değin bütünüyle incelemesi

D) Batı etkisindeki Türk edebiyatını Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinden başlatarak incelemesi

E) "Şiirimizde vatan" konulu çalışmasını, Namık Kemal'in bütün şiirlerini inceleyerek oluşturması

 

26. Gombrich, "Sanat ve Bilim" başlıklı incelemesinde, sürekli soru sormayı ve sordurmayı bilimsel tutumun doğal bir gereği sayar. Soru sorulmadan yapılan sanat eğitiminin, kendini yinelemeye yol açabileceğinden söz eder. Ünlü sanat kuramcısına göre, sanat alanındaki bilimsel çalışmalar, yapılmışı yineleyerek değil, sanata özgü olan bir tür serüven ruhundan, "bilinmeze adım atabilme ruhundan" kendine yeni besin kaynakları bulabilir. Buna karşılık sanatçıya da sanatta cesaretin her şey demek olmadığını ancak eleştirel bir tutuma eşlik eden cesaretin kişiyi gerçek başarıya götürebileceğini öğretebilir.

Bu parçada, sanat alanındaki bilimsel çalışmalarda aşağıdakilerden hangisi önerilmektedir?

A) Yenilikler ortaya koymak ve irdeleyerek çalışmak

B) Daha önceki bilimsel araştırmaları rehber edinmek

C) Sanatçının, ileriye yönelik girişimlerini desteklemek

D) Sıra dışı konularda yazılmış eserlere gereken değeri vermek

E) İyi eserle yetersiz eserin farkını tarafsız biçimde ortaya koymak

 

27. "Edebiyat dergilerinde sevmediğin, sıkılarak okuduğun yazılar hangisidir?" diye sorsalar hiç düşünmeden, "Belli bir şiir kitabı üzerine yazılmış tanıtım yazılarıdır." derim. Sorun belki de bendedir ama bu tür yazıların neye göre yazıldığını anlayamıyorum. Tanıtımı yapan iyi niyetli yazar, genellikle ilgili şairin söz konusu kitabındaki dizelerden esinle bir şeyleri duyumsatmaya, şairin şiir dünyasına kendisi ile birlikte katılmaya çağırır bizi. Kendince eklemeler de yapar o şiirlerde oluşturulmaya çabalanan etkileyici havaya. Ama söz konusu kitap, okurca önceden okunmadığı, belki de tanıtıcı üzerine aldığı işi gerektiği gibi yapmadığı için kitaba yönelik ilgi oluşturulamaz çoğu zaman —-.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) Bu yazılarda şairi, şiir yazmaya yönlendiren etkenler üzerinde de durulmalıdır

B) Bu nedenle okuyucunun şiir bilgisini zenginleştirecek açıklamalara yer verilmelidir

C) Oysa tanıtma yazıları şiire dönük olmayan sorunlarla şişirildiği için ilginçliğini yitirir

D) Edebiyat dergilerinde tanıtım yazılarına az yer verilmesi kitaplara duyulan ilgiyi azaltmaktadır

E) Böylece okuyana eziyet eden, onu yoran, anlamsız ve sıkıcı bir metin ortaya çıkar

 

28. Bir sabah işinize giderken kırmızı ışıkta durdunuz ve aracınızı tekrar çalıştıramadınız. Her insanın başına gelebilecek bu sıradan olay için iki ayrı olasılığı düşünelim. Birinci olasılıkta arkadaki araçların şoförleri kızgınlıkla kornaya basıyor, siz de bir kazaya yol açmamak için kan ter içinde bu durumdan kurtulmaya çalışıyorsunuz. İkinci olasılıkta, arkanızdaki araçtan inen bir taksi şoförü, bekleyen araçlara işaret ederek onların yan şeritten devam etmelerini sağlıyor. Araçlar sakince geçtikten sonra yanınıza geliyor, birkaç yayayla birlikte aracınızın yol kenarına çekilmesine yardımcı oluyor. Ne siz ne de bir başkası gergin ve telaşlı. İşte bu örnekte olduğu gibi bir toplumun gelişmişlik düzeyini belirleyen asıl şey, —-.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) sorunlara pratik çözümler bulmaktır

B) başka insanları zor duruma düşürmemektir

C) yaptığımız hatanın sonucunu üstlenebilmektir

D) insanlar arasındaki iletişim biçimidir

E) kurallara uyarak sorunları ortadan kaldırmaktır

 

29. Mutlu değil, yalnız ve tedirgindir. Kafasını meşgul eden bir şeyler vardır daima. Her zaman eşikte yani ne bu tarafta ne öbür tarafta olduğu için katmerlenir ızdırabı. Uzun uzun konuşmalar hoşuna gitmez. Zira her insan onu anlamayacaktır. Kendisiyle kavga ederek kendisini caddelere, bulvarlara, pasajlara atar. Telaş içinde koşuşturan insanları, onların zamanın peşinden koşuşlarını alaycı bir bakışla seyreder. Seyretmek, onun için dünyadaki en güzel iştir.

Kahramanından böyle söz edilen bir roman, aşağıdakilerden hangisini anlatıyor olabilir?

A) Yaşanmışlık duygusu uyandırsın diye insanların arasına karışan, hayatın içinden parçalar toplayan gözlemci bir yazarı

B) Sürekli sorgulayan, söylediklerine bir anlam verilemeyen, anlaşılması güç, özgür ruhlu, sıra dışı bir adamın dünyasını

C) Hayatının son günlerini yaşadığını düşünen, geçmişiyle hesaplaşması bitmemiş mutsuz bir ihtiyarı

D) Rahat bir yaşam sürebilmek için yurt dışına gitmiş, metropollerin uçsuz bucaksız kalabalığında özünü kaybetmiş bir gurbetçiyi

E) Hayatı sadece çalışmak üzerine kurulmuş ve ömrü hafta sonu tatillerini beklemekle yitip giden bir memuru

 

30. Sera gazlarının sıvılaşarak okyanuslara karışmasıyla okyanuslardaki asit oranının gittikçe arttığı belirtiliyor. 1751 yılındaki tahminî okyanus yüzeyi pH'sinin 8,25 ve 2004 yılında ölçülen değerin 8,14 olduğu, 2100 yılında ise 7,85 olacağı tahmin ediliyor. Peki bu, sudaki hayatı nasıl etkileyecek? Uzmanlar, asitleşen okyanuslardaki balıkların, tehlikeli seslere karşı kayıtsız kalacağını belirtiyor. Özellikle genç balıkların korkutucu sesten uzaklaşma içgüdüsünün sekteye uğrayacağı vurgulanıyor. Yapılan bir çalışmada, gittikçe asitleşen okyanus suyunun kimyasal yapısına benzer yapıya sahip bir ortamda yetiştirilen genç palyaço balığının, okyanusa yerleştirilen, sesler yayan bir hoparlöre doğru kayıtsızca yüzdüğü gözlemlendi.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?

A) Asit oranı yüksek okyanus suları, deniz canlılarında fiziksel değişime neden olur.

B) Palyaço balığı, sese duyarlılık bakımından deniz canlıları içinde en zayıf olanıdır.

C) Asit oranı yüksek okyanus suyu, balıkların ses algılama yeteneklerini dolayısıyla savunma reflekslerini olumsuz yönde etkilemektedir.

D) Sera gazları, atmosfere zarar verdiği gibi okyanuslara karışarak deniz canlılarını da zehirlemektedir.

E) Her balığın vücut yapısının, yaşadığı ortama göre şekillendiği ileri sürülmektedir.

 

31. Özellikle ilgi duyduğum için sinema konusu üzerine çok düşünürüm. Bana göre, birisi bir ürün ortaya koyuyorsa ilk koşul ürünün teknik açıdan başarılı olmasıdır. Ancak ondan sonra ürünün sanat açısından iyi mi, kötü mü olduğu tartışılabilir.

Bu parçadaki düşünceye en yakın görüş aşağıdakilerden hangisinde vardır?

A) Yayımlanan romanlardan zaman ayırabildiklerimi ilk on sayfasına kadar okuyor, onları üç ana özellik olan dil, anlatım ve zaman bakımından değerlendiriyorum. Olmamışsa devamını okuma gereği duymuyorum.

B) Her kuşak, edebiyatı biraz daha çağdaşlaştırmıştır. Çünkü dünya değişirken edebiyat da değişir. Buna ayak uydurabilmek gerekir.

C) Bir dönemin sanatçıları güçlüyse oluşturdukları ürünler de yankı uyandırır, eleştirmenlerin süzgecinden geçerek edebiyat tarihindeki yerlerini alırlar.

D) Yazmaktan başka hiçbir şey düşünmedim ve kendimi geliştirmekten başka bir amacım olmadı hiç. Bu kadar çok ödül almamı buna borçluyum.

E) Yazmaya yeni başlayan bir insanın, beğendiği sanatçılara kurgu bakımından öykünmesi çok doğaldır. Önemli olan, yazdıklarının içerik bakımından yenilikler taşımasıdır.

 

32. Bayan Jean Brodie'nin Baharı adlı romanın kahramanı Bayan Brodie, İskoçya'nın ıslak, puslu, eski ve soylu şehri Edinburg'ta bir kız okulunda öğretmendir. En güzel ve en verimli yıllarını, seçtiği bir grup kız öğrenciye adayarak onları hem dönemin hem de okuldaki diğer öğretmenlerin anlayışından farklı bir pedagojik anlayışla eğitmeye çalışmaktadır. Sınıfını sık sık bir ağacın altına götüren, burada ders işlediklerinin düşünülmesini sağlayacak şekilde kızların kitaplarını ellerinde tutmalarını isteyen, tarih anlatması gerekirken önceki yaz yaptığı Mısır gezisini anlatan, bazen nişanlısından bahseden, bazen de kentin yoksul semtlerini tanıtan, sanatsal etkinlikleri izlemelerini sağlayan geziler düzenleyen genç bir öğretmendir Bayan Brodie.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, sözü edilen öğretmenin bir özelliği olamaz?

A) Eğitimde kendine özgü yöntemler kullanan

B) Yaşamdaki kimi olguların anlatılarak değil görülüp yaşanarak öğrenileceğini düşünen

C) Yaşam gerçeklerinin farkında olan

D) Kendi yaşadığı olumsuzluklardan öğrencilerin ders çıkarmasını bekleyen

E) Öğretimin farklı ortamlarda sürdürülmesi gerektiğini düşünen

 

33. Okumayı; televizyon izlemek, futbol oynamak gibi boş zamanları dolduran eğlendirici bir iş olarak değerlendirenlere söyleyecek sözüm yok. Onlarınki okuma değil, oyalanmadır. Modaya uymak için raflarına çok satan kitapları dizenlerin yaptığı da aynı şeydir. Oysa her kitap bir okyanustur. Ben okyanusun kıyısında gezinti yapmak yerine küçük teknesiyle dalgalar arasında boğuşan gerçek okuyucunun peşindeyim.

Böyle diyen bir yazardan aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenmez?

A) Romanın, öykünün, denemenin labirentlerinde dolaşmayan okuyucu, sanatçının dünyasını tanıyamaz.

B) Yazar, eseriyle okuyucusunu düşüncenin derinliklerine taşımaya çalışır.

C) Okurken yorulmayı göze alan okuyucu olmak gerekir.

D) Birikimli okur, yazarın söylediklerinden, söylemediklerini çıkarmaya çalışmalıdır.

E) Her edebiyat eseri, açık ve anlaşılır olmalı ki okuyucu, yönünü bulabilsin.

 

34. Öykülerinde ağırlıklı olarak eski ile bağlarını koparmış, yeni ile de uyum sağlayamamış bireyin, toplum içinde yalnızlaşmasını ve bir çöküşe doğru yol alışını anlatır. Bu, bir anlamda topluma yabancılaşmış bireylerin kaçınılmaz yazgısıdır. Toplumu, aileyi ayakta tutan iç dinamikler, ahlaki özellikler kaybolmuş, bunların yerini alması düşünülen şeyler de bu boşlukları dolduramamıştır. Böylece toplumsal yapıda artık hiçbir şeyi yerinde bulamayan birey, hastalıklı bir hâlde "ortalıkta dönüp durmaktadır". Bu yabancılaşmaya kimi bireyler çeşitli başkaldırı yöntemleriyle karşı durmaya çalışırlar. Ama bu karşı koyuşlar, kişiyi, yanlış işleyen toplumsal yapı içinde ezilmekten kurtaramaz. Birey, dramatik bir kurban olarak olumsuz şartlarda yaşamanın bedelini ağır bir şekilde öder.

Bu parçada tanıtılan yazar ve öykü kişileri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Çoğunlukla çevresinden ve değerlerinden kopmuş olan bireyin tek başına kalışını işlemiştir.

B) Toplumla uzlaşamayan, çatışma hâlinde olan kişilere yer vermiştir.

C) Sahip oldukları değerler için mücadele etmek yerine olup biteni uzaktan izlemeyi yeğleyen kişileri anlatmıştır.

E) Toplumda ortaya çıkan yeni değerler bireyler açısından eskileri kadar işlevsel olamamıştır.

D) Aile kurumunun geçirdiği sarsıntıları ele almıştır.

 

35. Ülkemizde; alanında uzman, yetişmiş birçok çevirmen var. Ancak bu, çeviri alanındaki yetersizliğimizi gidermez. Giderilmesi; okulların yetiştirmesine, editörlerin sabredebilmesine, yayıncıların da, çevirmenin emeklerinin karşılığını vermesine bağlıdır. Bununla birlikte bir başka yönü daha var bu konunun. Günümüzde herkes yorulmadan para kazanma derdinde. Yalnızca iyi bir çeviri yapmış olmanın hazzı peşinde koşanların sayısı sanırım çok değil. Sözcüklerin kokusunu, derdini, derinliğini bilmeyenler için nedir ki çeviri!

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi bir çevirmenden beklenenler arasında sayılmamıştır?

A) İyi bir eğitimden geçmiş olma

B) İstenilen nitelikte eserler seçme

C) Çeviriyi zevk alarak yapma

D) Hak ettiği ücreti alabilme

E) Çalışmalarını titizlikle sürdürme

 

36. Beyaz Geceler Dostoyevski'nin en saf, en lirik kitabıdır. Saflık kelimesiyle "karmaşık olmayan"ı kastediyorum. Kitap sözü de okuyucuyu yanıltmasın: Dostoyevski Beyaz Geceler’i bir gazetede yayımlanacak basit ve coşkulu bir hikâye olarak tasarlamıştı. Hikâye saflık ve yalınlığını, kahramanlarının hep aynı kumaştan ve renkten yapılmasından alır. Onların sözlerine hemen inanırız. Önce inandıklarının, sonra tam tersine inanan tipik Dostoyevski kahramanları yok bu kitapta. Bu bakımdan Beyaz Geceler Dostoyevski'nin en özel, en ayrıksı kitabı. Burada bizi etkileyen şey, kitabın ve kahramanlarının bu saflığından gelen bir çeşit çocuksu dürüstlük ve bizi yormayan tavırlarından yansıyan bir mutluluk duygusu.

Bu parçada Beyaz Geceler'le ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?

A) Adının veriliş öyküsünden

B) Kahramanlarının özelliklerinden

C) Diğer kitaplarından ayrılan yönlerinden

D) Oluşturuluş aşamasından

E) Okuyanda bıraktığı etkiden

 

37. Her dize veya her satır, yazıldığı andan başlayarak insanlara gönderilmiş bir ileti niteliği taşır. Üreten kişinin, onun nasıl okunacağını denetleme, nasıl anlaşılması gerektiğini dayatma gibi bir hakkı yoktur. Yazar bu hakkı, daha eserini yayımladığı anda yitirmiştir veya kendi isteğiyle başkalarına bırakmıştır. Okuma; okuyanın kişiliğine, bilgisine, anlama ve yorumlama yeteneğine, beğenisine göre değişiklik gösterir; yazılırken amaçlananların gerisinde de kalabilir, ötesine de geçebilir. Bu son durumda, yeniden üretme söz konusudur artık. Elbette, ortaya çıkan ve eleştiriler içeren metnin bir edebî değer taşıması koşuluyla.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

A) Yazarlar, okurları yönlendirmemelidir.

B) Farklı okuyucular yazarın anlatmak istediğini kendilerince yorumlayabilirler.

C) Her metin, çözümü yazarında olan birtakım gizler içerir.

D) Okurun bir eser karşısındaki tutumu, birikimiyle ilgilidir.

E) Bir metnin, okur tarafından değerlendirilebilmesi için sanatsal nitelikler barındırması gerekir.

 

38. Bir yanda, insanların yalnızca hırslarıyla büyüyebildiği, kişisel reklam ve promosyon yöntemini benimsememişse görünmez olduğu, içindekini saklayarak hayatta kaldığı bir dünya. Öbür yanda, her şeyi bir milyona (şimdiki bir TL) satan "bi milyoncu" gibi hepimizin gününü kolaylaştıran, kalıcı olmasa bile her gün bir yenisinin edinilebileceğine dair umut doğuran, küçük sevinçlere kaynaklık eden bir öykücü dükkânı. Yazar böyle bir tablo çizmiş. Aslında öykücülük de bir tür "bi milyonculuk" değil mi zaten: Çok satışlı, az kârlı, küçük dertlere çare.

Bu parçada, sözü edilen yazarın değindiği konular arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Bazı tutkulara aşırı ölçüde bağlanarak değer ve önem kazanmaya çalışma

B) Özel tanıtım yöntemleriyle ön plana çıkmaya çabalama

C) Kendi gerçeklerini ortaya dökmekten kaçınarak yaşamda bir yer edinme

D) İnsanlarda gelecekte güzel şeyler olacağı duygusu uyandırma

E) Olumsuz koşullar içinde yaşayabilmenin kişiyi güçlendireceğine inanma

 

39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.              

 

Attila İlhan, hece ölçüsünün öne çıktığı bir ortamda yazılmakta olan serbest şiire belli bir mesafeden ama ilgili bir mesafeden baktı. Yazılmaktan çok, söylenen bir şiirde müzikaliteyi gözeterek toplum hayatından âdeta şairane tablolar çıkardı. Destan havası taşıyan şiirlerinde de bireysel konulardaki kısa şiirlerinde de Türk müziğinin ritmini korumaktan ve konuşma dilindeki zengin çağrışımlı, eski sözcükleri kullanmaktan çekinmedi. Bu yanı kırklı yılların, memleketçi şairlere yakınlığı da ellili yılların şairlerinden ayırdı onu. Bir bütün olarak bakıldığında Attila İlhan'ın şiiri, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın evrenle ve onun düzeniyle ilgili olmayan ve hikâye etme yolunu seçtiği eserlerine yakın bir yerde durmaktadır.

39. Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Açıklamaya başvurulmuştur.

B) Öznel değerlendirmeler vardır.

C) Karşılaştırmaya başvurulmuştur.

D) Örneklemeden yararlanılmıştır.

E) Çıkarımda bulunulmuştur.

 

40. Bu parçada söz konusu şairle ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Sözcüklerin ses değerlerinden yararlandığı

B) Kimi zaman çağdaşlarından ayrı düştüğü

C) İşlediği temaların benzerlik gösterdiği

D) Dilin geniş anlamsal olanaklarından yararlandığı

E) Şiirlerini estetik değer taşıyan resimlere dönüştürdüğü

 

CEVAP ANAHTARI

1-A  2-D  3-C  4-B  5-E  6-B  7-D  8-A  9-A  10-E  11-B  12-D  13-E  14-B  15-C  16-E  17-D  18-B  19-A  20-D  21-C  22-B  23-A  24-E  25-C  26-A  27-E  28-D  29-B  30-C  31-A  32-D  33-E  34-C  35-B  36-A  37-C  38-E  39-D  40-C  
==================================================================

 

2012 YGS TÜRKÇE SORULARI VE CEVAPLARI

1. Çevremdeki her şeyi izlerim. Otobüste, yolda, vapurda, ilgimi çeken hiçbir durumu kaçırmam. Bunun gibi, dinlediğim bir şarkıdaki duygu, izlediğim bir filmdeki sahne, zihnimde imgeye dönüşebilir. Tüm bu deneyimler, birikimler, duygulanımlar sonucunda bakıyorsunuz ki sözcükler üzerinde düşünmeye, onlarla dans etmeye başlamışsınız. Hatta sözcükleri yaşıyorsunuz, dahası sözcüklerin iç evreninde bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Sözcüğün melodisi, tınısı, kâğıda dökülürken çıkardığı ses, büyük bir lezzet sunuyor. Sizin kattığınız duyguyla bambaşka bir zenginlik kazanıyor.

Bu parçada konuşan kişi altı çizili sözlerle, sözcüklere yönelik olarak neyi yaptığını belirtmiştir?

A) Onların anlam katmanlarında dolaştığını

B) Anlatımını yalnızca dilin çevrimindekilerle sınırlandırdığını

C) Ses özelliklerine, anlamdan daha çok önem verdiğini

D) Kullanıma yenilerini kattığını

E) Duygusal boyutlu olanları sıkça kullandığını

 

2. Bir yazara göre çocuk beyinleri aynı tornadan çıkmış küçük kaplara benzer, bunların ancak algılarla doldurulması gerekir. İşte bu yüzden onlara masal anlatılmayacaktır. Hatta çiçek desenli halılar ya da kuşlu kelebekli tabaklarla fincanlar görmeleri de engellenecektir. Çünkü onlara göre çiçekler halılarda yetişmez; kuşlarla kelebekler, tabaklara ve fincanlara yapışıp kalmaz. Çocukların her şeyi dört işlem yoluyla değerlendirebilmeleri, yaşamları boyunca salt akıllarının buyruğuna uyarak davranmaları sağlanacaktır böylece. Birer insan değil de ileride yararlı olmaları beklenen robotlar sayılan çocuklara ancak gözle görülen, akılla kavranan olgular öğretilecektir. Yazar, bu yönteme göre yetiştirdiği çocukları bir tahta perdenin deliğinden sirk gösterilerini izlerken yakalayınca neredeyse fenalık geçirmiştir. Çünkü bu, akılla ve çarpım tablosuyla hiçbir ilişkisi olmayan, şiir okumak kadar ayıp bir eğlencedir.

Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Kişisel farklılığı yok sayma

B) Gerçekler dünyasıyla sınırlı kalma

C) Duyguları önemsemeyip dışlama

D) Başkalarının isteklerine göre yaşama

E) Her şeyi olumsuz yönleriyle değerlendirme

 

3. Bir gün Nuruosmaniye’de bir yazar arkadaşımla karşılaştım. “Ne o beyim, romancılığa mı başladın?” dedi. Şaka etmediğini sesinden, bakışından anlamıştım. Demek benim takma adla yazmama bir şey demiyordu da kendi adımı kullanarak yazmamı —- sayıyordu. Roman, romancıların alanıydı. Bir ozan buraya burnunu sokamazdı.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilmelidir?

A) kendi borusunu çalmak

B) başına dert açmak

C) iş çıkarmak

D) çizmeden yukarı çıkmak

E) kendi göbeğini kendi kesmek

 

4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde klasiklerle ilgili farklı bir düşünce dile getirilmiştir?

A) Söyledikleri, hiçbir dönemde tüketilmez.

B) Okurların dünyasında özgün ve değişmeyen bir yeri vardır.

C) İnsan, yaşamının her döneminde onlarda kendini bulur.

D) Anlaşılıp kavranabilmesi özel bir çaba, özel bir okurluk donanımı gerektirir.

E) Onları okumaktan alınan haz hiçbir zaman azalmaz.

 

5. Barthes’in “Sözcükler herkesin malıdır ama cümle yalnızca yazarın.” sözü aşağıdakilerden hangisiyle ilişkilendirilemez?

A) Anlatım

B) Anlamdaşlık

C) Özgünlük

D) Öznellik

E) Biçem

 

6. Yazar; karşıtlıkların üst üste yığıldığı, ucu açık, kesin bir yargıya götürmeyen, tam bitmeyen metinleriyle, okuru düşüncelerin eşiğinde bırakıyor.

Bu sözlere göre yazarın, okura yönelik olarak gerçekleştirmek istedikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Okuduklarını tamamlatıp onu bütünselliğe kavuşturtma

B) Düş gücünü geliştirme

C) Çok boyutlu düşündürme

D) Yorumlamaya yönlendirme

E) Söylenenlerin kanıtlanmasını isteme

 

7. (I) Mario Giordano’nun Deney adlı romanı ilk kez dilimize çevrilmesine karşın sinemaseverler bu isme yabancı değil. (II) Deney önce Das Experiment, ardından da The Experiment adlarıyla iki kez sinemaya uyarlanmıştı. (III) Bu uyarlamalar, romanı kadar başarılı değilse de ilki Alman, ikincisi Amerikan yapımı olan her iki film de seyircilerin ilgisini çekmişti. (IV) Doğrusunu söylemek gerekirse hikâyesi o kadar etkileyici ve sinemaya uyarlamaya o kadar elverişli ki bu filmlerin ilgi çekmemesi için yönetmenlerin özel bir beceriksizlik göstermeleri gerekliydi. (V) Çünkü Deney otorite ve güç arasındaki ilişkiyi, iktidarın doğasını ve büyüsünü, hapishanenin işlevini, sonuç olarak da insanın karanlık yanlarını sorgulayan bir roman.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde hem olumlu hem de olumsuz bir eleştiri söz konusudur?

A) I.              B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

8. (I) Tanpınar’ın yarım kalmış son romanı Ay’daki Kadın bir rüyadan uyanışla başlar ve içinde “rüya” sözcüğünün geçtiği bir cümleyle yarıda kalır. (II) Kitapta en çok yinelenen sözcüktür rüya; roman da adını, edebiyatımızda benzeri az bulunur bir mizahla kurulmuş eşsiz bir rüyadan alır. (III) Tanpınar’ın roman ve şiirlerini yakından tanıyanlar için Ay’daki Kadın’ın baştan aşağı bir rüya dili ve atmosferiyle kurulduğunu söylemek de şaşırtıcı olmayacaktır. (IV) Ay’daki Kadın, daha ilk sayfasından anlaşılacağı gibi okuyucuyu Tanpınar’ın o bilinen dünyasının hazlarına hemen götüren bir roman. (V) Öte yandan, tamamlanmamış kitabın dünyası, çok belirgin düzeltmeleriyle Tanpınar’ın kimi romancı sırlarını ve kararsızlıklarını açığa vuran bir dünya.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde kişisel düşünceye yer verilmemiştir?

A) I.              B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

9. (I) Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın 1940’ta yayımladığı, ikinci şiir kitabı olan Çocuk ve Allah okurla yeniden buluşuyor. (II) Türk şiirinin dil ve yapı bütünlüğü bakımından en sağlam yapıtlarından biri. (III) Bin yıllık Türk şiirinin yüzyılımızdaki son halkası olarak varlığını koruyor. (IV) Şair; kitapta, insanın evrendeki yerini, doğanın görkemi karşısındaki sarsılış ve duyuşlarını dile getiriyor. (V) Bunları çocuklara özgü bir düş gücüyle yansıtıyor.

Bir şair ve yapıtından söz edilen bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, anlatılan kitabın daha önce de basıldığından söz edilmiştir.

B) II. cümlede, şiirlerin benzerlerinden ayrılan yönlerine değinilmiştir.

C) III. cümlede, şiirleri güzel ve etkileyici kılan etkenler üzerinde durulmuştur.

D) IV. cümlede, işlenen temalara değinilmiştir.

E) V. cümlede, şiirlerin nasıl bir bakış açısıyla oluşturulduğu belirtilmiştir.

 

10. (I) Işığın Anadolu’ya dokunduğu yerde ilk karşılaşacağınız, Harranlı çocukların yüzleridir. (II) Gölgenin ve ışığın uyumunu yakalamaya çalıştığınız sırada, küçük bir çocuğun size yolun kenarından el salladığını görürsünüz. (III) Irmakta tuttuğu balığı, ağaçtan topladığı elmayı ya da otların arasından derlediği yaban çiçeklerini, almanız için size uzatır. (IV) Oradan geçen bir yolcu olarak onların dünyasında nasıl bir umut olduğunuzu bütünüyle bilemezsiniz. (V) Çocukların büyüklere kızdığı bir dünyayı hayal bile edemediklerinden, arabanız üstlerine tozlar savursa da size hiç içerlemezler.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinde ögelerin sıralanışı “Duvarın dibindeki kızı görünce Harran Kalesi’nde bir akşamüstü karşılaştığım o esmer kızın büyüleyici yüzünü anımsadım.” cümlesiyle aynıdır?

A) I.              B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

11. Verdiği her uzun aranın ardından yeni albümüyle gönlümüzü fethetmeyi başaran pop müziği sanatçısı, bu kez eski şarkılarını yeniden yorumlayarak geçmişe bugünün penceresinden bakıyor ve dinleyiciyi yine oldukça etkiliyor.

Bu cümlede aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?

A) Ünlü daralması                           

B) Ünlü düşmesi

C) Ünsüz yumuşaması                    

D) Ünsüz türemesi

E) Ünsüz benzeşmesi

 

12. (I) Gül kokusu bana hep çocukluğumu hatırlatır. (II) Babam Akdeniz’e yaptığı seyahatlerinden her dönüşünde tenekeler dolusu gül reçeli getirirdi. (III) Sabahın erken saatlerinde uykulu gözlerle onu karşıladığımızda algıladığımız ilk şey, evin içini saran gül kokusu olurdu. (IV) Kahvaltı soframız birkaç çeşit gül reçeliyle bezenir, gül reçellerinden hangisinin daha güzel olduğu konusunda sohbetler edilirdi. (V) Yıllar sonra Gül Festivali için Isparta’ya gittiğimde çocukluğumun gül kokulu günleri gözlerimin önünde canlanıverdi.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümle, yüklemi geniş zamanlı basit bir cümledir.

B) II. cümle, içinde zarf tümleci olan birleşik bir cümledir.

C) III. cümle, kurallı bir fiil cümlesidir.

D) IV cümle, olumlu ve sıralı bir cümledir.

E) V. cümle, yüklemi sürerlik fiiliyle oluşturulmuş girişik bir cümledir.

 

13. Hiç bir söz, hiçbir varsayım, hiçbir kuram yaşanan somut gerçeklerin yerini tutamaz; bin kez söylenen yağmur sözcüğünün bir damla yağmurun yerini tutamayacağı gibi.

Bu cümlede aşağıda verilenlerden hangisi yoktur?

A) Ek fiil almış sözcük                     

B) Benzetme edatı

C) Sayı sıfatı                        

D) Birleşik sözcük

E) Yeterlik fiili

 

14. İletişim konusunda çağımızda teknolojinin (I)bize sunduğu olanaklardan olabildiğince yararlanmaya çalışırken öte yandan en yakınımızdaki kişilerin seslerini duymakta, dillerini anlamakta (II)zorlanıyoruz. Giderek daha az göz göze geliyoruz. (III)Sevgimizi daha az dile getiriyoruz. Büyük kalabalıklar (IV)içinde yaşayan (V)“yalnız”ların sayısı günden güne artıyor böylece.

Bu parçadaki altı çizili sözcüklerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. sözcük, yönelme durumu eki almış bir zamirdir.

B) II. sözcük, dönüşlülük eki almıştır.

C) III. sözcük, hem yapım eki hem çekim eki almıştır ve cümlede belirtili nesne görevinde kullanılmıştır.

D) IV. sözcük, ad soyludur ve bulunma durumu eki almıştır.

E) V. sözcük, belgisiz sıfattır.

 

15. Bilgisayar teknolojisiyle yetişen kuşaklarda ekrandan kitap okumanın yaratacağı hazzı, bilgisayarla ileriki yaşlarda tanışan insanlar tadamayacaktır.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) İyelik eki almış sözcük     

B) Geçişsiz çatılı yüklem

C) İsim-fiil eki almış sözcük 

D) Belirtisiz ad tamlaması

E) Sıfat tamlaması

 

16. Necip Fazıl ( ) şair oluşunun öyküsünü şöyle anlatıyor: “Şairliğim on iki yaşımda başladı. Annem hastanedeydi. Ziyaretine gitmiştim. Beyaz yatak örtüsünde, siyah kaplı, küçük ve eski bir defter ( ) Bitişikte yatan veremli hasta kızın şiirleri varmış defterde. Bunu söyleyen annem, bir an gözlerimin içini tarayarak ‘Senin, şair olmanı ne kadar isterdim!’ dedi. Annemin dileği bana, içimde besleyip de on iki yaşıma kadar farkında olmadığım bir şey gibi göründü. Gözlerim hastane odasının penceresinde ( ) savrulan kar ve uluyan rüzgâra karşı uzun uzun düşünerek içimden şöyle bir karara vardım ( ) ‘Şair olacağım, hem de büyük bir şair ( )’ ve oldum.”

Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?

A) (;) (.) (;) (:) (.)                               

B) (,) (.) (;) (;) (.)

C) (,) (…) (,) (:) (!)                            

D) (,) (…) (;) (,) (.)

E) (;) (…) (;) (:) (!)

 

17. (I) Yetişme döneminde sevilmiş, kişiliğine saygı gösterilmiş, kendisiyle barışık bir insan değilseniz yaşamda karşılaşacağınız kimi güçlüklerin üstesinden gelemezsiniz. (II) Yaşamda çirkin-güzel ikilemi, insanı kendisine sürekli çekidüzen vermeye zorlayan bir yargılama ölçütü. (III) Çalışkanlığınız, yaratıcılığınız, iletişim beceriniz, sorumluluk bilinciniz, dürüstlüğünüz, içtenliğiniz, adalet duygunuz ikinci planda bırakılarak yalnızca bu çerçevede değerlendirilmeye tabi tutuluyorsunuz. (IV) Bu durumla karşılaşan bir insanın böylesi bir ölçütü yadsıması ve kendini bedensel görünüşü dışındaki özelliklerle de var etmeye çalışması, yadırganacak bir davranış sayılmamalı. (V) Bunları yaşayan birinin, bazı insanların sırf doğuştan gelen özelliklerle öne çıkarılmasına tepkisi, gerçekte kıskançlık değil, eşitlik isteğidir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I.              B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

18. (I) Servetifünun temsilcileri içinde Tevfik Fikret’ten sonra “en büyük şair” olarak nitelendirilen Cenap Şahabettin ile okul kitaplarında ilk karşılaşmam hançer gibi keskin bir Erzurum kışına rastlar. (II) Zaten büyük bir çoğunluğumuz şair ve yazarlarla ancak okul kitaplarında tanışmışızdır. (III) Ne gariptir ki o büyük şairin o büyük şiiriyle Erzurum’un kan donduran, kasıp kavuran soğuğu yüzünden bir türlü ısınmayan sınıfında tanışınca içim ısınmıştı. (IV) Şiir sevenler bilir; şiir insanın içini ısıtır, yerine göre serinletir, düşüncelerin ağırlığından kurtarır, alır götürür insanları bir yerlere gönlünün elinden tutarak. (V) Elhân-ı Şitâ, o soğuk kış mevsiminde, o yatılı okulda yalnızlığımın ve özlemlerimin üzerine örtülüveren sıcacık bir battaniye etkisi yaratmıştı.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde yalın bir anlatım söz konusudur?

A) I.              B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

19. Doğu Karadeniz’in yaylalarını mutlaka görün. Kıyılarda hiç oyalanmadan kartpostallardaki kadar güzel ormanların üzerindeki muhteşem yaylalara çıkın. Her biri ötekinden farklı olan yaylaların birinden ötekine yürüyün. Ahşap yayla evlerinde konaklayıp yöresel yemeklerin tadına bakın. Yamaçlarda horon tepin; vadilere çökmüş, denizi andıran sis bulutlarına karşı tembel tembel yatın.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Betimleyici öğelere yer verilmiştir.

B) Karşılaştırma yapılmıştır.

C) Benzetmeden yararlanılmıştır.

D) Öneri nitelikli cümleler kullanılmıştır.

E) Kişileştirmeye başvurulmuştur.

 

20. Alışkanlıklar, basmakalıp sözler en derin gerçeklerin anlamını, en güzel duyguların ürpertisini unutturabilir. Bunları yeniden canlandırmak, yeniden yaşatmak için sanatçı olmak gerekir. Ancak şairler, milyonlarca yıllık güneşin ışığını, bize yeni açmış bin bir renkli bir çiçeğin parıltısı gibi gösterebilirler. Yunus’un söyleyişiyle, her gün yeniden doğan şairler olmasaydı insanlık; öğrenilmiş, ezberlenmiş gerçeklerin kabuğu içinde sıkışıp kalacaktı.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Abartmaya başvurma

B) Yinelemelere yer verme

C) Koşul öne sürme

D) Yansız bir söyleme dayanma

E) Tanık göstermeden yararlanma

 

21. Yazmaya yeni başlayanların ilk ürünlerini, kuşların kanat alıştırmasına benzetirim. İlk uçuşlarla, kanat alıştırmalarıyla ilgili ne güzel belgeseller yapılmıştır. Bu belgesellerde yavru kuşlar uçma aşamasına gelince ilkin başlarını yuvalarından dışarı çıkarır, şöyle bir bakarlar mavi boşluğa; uçma güdüleri uyanmıştır, cıvıldayıp dururlar. Ama göze alamazlar uçmayı. Sonra annelerinin kılavuzluğu başlar; birlikte birkaç metreyi geçmeyen kısa uçuşlar yapar, yuvaya dönerler. Bu belgesellerde ilk uçuşlardan duyulan heyecandan, sevinçten de söz edilir. Cıvıldaşmalar, cıvıldaşmaların tınısındaki değişmeler örnek gösterilir buna. Yazar, şair adayları için de gerçekten böyledir bu. İlk ürününü basılı görmekten duyulan sevince sınır çizilemez. Sıradan bir benzetme olacak ama tay tay duran, ardından ilk adımını atan çocukların duydukları bir sevinç vardır ya tıpkı ona benzer.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Olayları oluş sırasına göre verme

B) Örnekten hareketle asıl düşünceye ulaşma

C) Görsel ve işitsel öğelerden yararlanma

D) Nitelendirmelere başvurma

E) Karşıtlıklardan yararlanma

 

22. —-. Örneğin Rubens, yüzünün güzelliğiyle övünç duyduğu küçük oğlunun resmini yaparken ona bizim de hayran kalmamızı bekliyordu. Elbette bu çok doğal bir istekti. Ancak, bu türden konulara duyulan ilgi, ilk bakışta daha az çekici gelen konuları dışlamamıza yol açarak beğenimizi sınırlayabilir. Bunu aşmak için, Albrecht Dürer’in annesinin yaşlı yüzünü resimlediği tabloda, gençlikten kaynaklanan güzellikten başka şeyler arama sabrını göstermemiz gerekli. Çünkü bu tablonun başarısı, konu aldığı figürün yüzündeki güzellikten gelmez. Nitekim tabloyu sevdiren, yüzdeki güzelliğin önüne geçecek kadar etkili olmuş ifadedir.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) Sanatçı, genellikle yarattığı tablolarda insanların gerçek hayatta görmekten hoşlandıkları şeyleri yansıtmak ister

B) Gördüğümüz bir tablonun, geçmişte yaşadığımız ' güzellikleri çağrıştırması onun olumlu bir özelliğidir

C) Gerçek bir sanatçı, tablolarının sanattan anlamayan kişilerce değerlendirilmesini önemsemez

D) Duyguları anlatan her çalışmanın, sanatsal bir yön içermesi gerekmediğini baştan kabul etmek gerekir

E) Sanat tarihinde dış gerçekliği kendi algılama yetisine göre değiştirip yansıtan ressamlar da vardır

 

23. İnsanın sanatsal çalışmalarının tümüne, bir arama ve bulma çabası olarak bakılabilir. Ya da bunlar, hayatı ve bu hayatın içinde insanın kendi yerini anlama ve anlamlandırma uğraşı olarak görülebilir. Bu çaba, ilk insandan bugüne değin farklı amaçlar ardında, farklı açılımlar, biçimler ve yöntemlerle serpilip gelişmiştir. Yüzlerce yıllık serüveni boyunca, hem tarihsel dönemler, toplumsal ve siyasal koşullarca biçimlendirilmiş hem de onları biçimlendirmiştir. Buradan bakıldığında —-.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) sanatın, insanı doğa ve toplumla olan çatışmalarıyla yansıtma işlevini yerine getirmesinin gerekliliği ortaya çıkar

B) sanat yapıtlarında işlenen toplumsal özlemlerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği de açıklık kazanır

C) sanatla toplumsal fayda arasında bir seçim yapmanın zorluğu daha iyi anlaşılabilir

D) sanatın, insanın kişilik özelliklerini boyutlandırıp geliştirdiği söylenebilir

E) bir toplumun sanatıyla o toplumun yaşamının birbiriyle etkileşim içinde olduğu yargısına ulaşılabilir

 

24. Yazar, kitaptaki resimler ve ilginç bilgilerle okuyucuyu, Eski Yunan ve Roma Uygarlıklarına uzanan bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Rengârenk, parlak sayfalar arasında gidip geldikçe ve biraz da hayal gücünüzü kullandığınızda kendinizi Eski Mısır’da “papirüs” terliklerle gezerken ya da Roma’da “toga” giymiş olarak bulmanız mümkün. Toga nasıl giyiliyor diye endişeleniyorsanız merak etmeyin kitapta o da yazıyor. Kitabı okuduğunuzda Antik Çağ ile şimdiki yaşantınız arasında öyle bir köprü kuracaksınız ki hem kendi yaşantınızdaki öğeleri Antik Çağlarda hem de Antik Çağlardaki yaşantılarda kendinizi bulacaksınız.

Bu parçada sözü edilen kitabın asıl özelliği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Görsellik yönünden etkileyici bir nitelik taşıma

B) Tarihsel bilgileri, ortaya çıktığı dönem içinde yargılama

C) Okuyucuda, anlatılanları yaşıyormuş duygusu uyandırma

D) Çok eski yaşam biçimlerini karşılaştırarak anlatma

E) Okuyanların belirli bir düşüncede yoğunlaşmasını sağlama

 

25. 1861 yılında bir eleştirmen şöyle demiş: “Bugüne kadar fotoğraf, kural olarak ‘gerçeği yansıtmayı’ amaçladı. Peki ama güzelliği belirgin kılma gibi bir amacı da üstlenemez mi?” Burada, o zamana değin yalnızca belgeleme yöntemi sayılmış bir iletişim aracının alanına estetik ölçülerin de dâhil edildiği görülüyor. Bu da, fotoğrafçının, gördüğünü yorumlayarak yansıtma bilincine varmasının bir sonucudur. Sanatsal yorumun ortaya çıkışı, sanatsal ölçütlerin uygulanmasına kendiliğinden yol açacaktır.

Bu parçaya göre fotoğrafçılığın bir sanat olarak kabul edilmesi aşağıdakilerden hangisiyle ilişkilidir?

A) Değişmez ve belirli kurallar içermesiyle

B) İlgi duyanların sayısının her geçen gün artmasıyla

C) Yaratıcılık yönünden başka sanat dallarıyla da ilişkili olmasıyla

D) Çekenin bakış açısına göre anlamsal zenginlikler kazanmasıyla

E) Belirli bir eğitimden geçmeyi gerektirmesiyle

 

26. Sanatçı, yaşama ilişkin bilgi edinme yükümlülüğü altındadır. Bu demektir ki yaşadığı zaman diliminde olup bitenlere kaç numaralı camlar gerekiyorsa o camların takılı olduğu gözlüklerle bakmalıdır. Bu zorunluluğun bilincine varamayan bir sanatçı, gerçek dünyayı ya bulanık görecek ya da hiç göremeyecektir.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada belirtilenleri destekler niteliktedir?

A) Avrupa tiyatrosunda natüralizm öncesi dönemde, yeni biçim ve üslupların denenmesine karşın artık çok değişen dünya, eski ölçütlere göre algılandığı için bir büyük bunalımın içine düşülmüştü.

B) James Joyce’un Ulysses örneğinde olduğu gibi pek çok yazar okunmak için değil, ünlü olmak ve incelenmek için yazıyor.

C) Sanatın tarihi, geleneksel biçimlere ve üsluplara neredeyse bütünüyle bağlı kalarak yeni olabilmiş sanatçıların öyküleriyle doludur.

D) Franz Kafka’nın yüz yıl sonra da ününü koruyup geleceğe kalacağını öngörmek için onun yaşadığı zamanın şartlarını göz önünde bulundurmaya gerek yoktur.

E) Bir yazar, anlatacaklarını değiştirmeden olduğu gibi dile getirirse yazar değil, gazeteci ya da politikacı olur.

 

27. 10 ciltlik Seyahatname, Evliya Çelebi’nin 40 yıllık seyahatlerinde aldığı notlardan oluşuyor. Doğudan batıya, kuzeyden güneye 17. yy. Osmanlı ülkesini anlatıyor. Yazarın son derece renkli ve sıra dışı kişiliği nedeniyle yapıt, hem tarih hem filoloji dalları hem de edebiyat açısından taşıdığı önem dolayısıyla bir dünya klasiği sayılıyor. Ne var ki yine aynı nedenle yapıtın “yazma”dan basıma geçiş evresi de zorluklar içeriyor. Çünkü günümüzde onu “doğru okumak” da doğru anlamak da başlı başına bir uzmanlık işi. Evliya Çelebi gerek gördüğü fakat dilde bulunmayan, okuyanın kolayca kavrayamayacağı sözcükleri yaratan, tanık olduklarını kendi algılayışına göre değiştirip büyüterek yansıtan bir kişi. Bu yüzden önce onun dilinin şifrelerini çözmek, kişilik özellikleriyle tanışmak ve düşünce yapısını öğrenmek gerekiyor.

Evliya Çelebi’yi anlayabilmek için onun

I. yeni sözcükler oluşturması,

II. yapıtının dünyada kabul görmesi,

III. gördüklerini düş gücüyle abartarak yansıtması,

IV. karşılaştığı olayları anlatması

özelliklerinden hangileri nedeniyle özel bir donanım gereklidir?

A) I. ve II.      B) I. ve III.      C) I. ve IV.         D) II. ve IV.         E) III. ve IV.

 

28. Bir dizi röportajdan oluşan bu kitapta, yazarlara yöneltilen sorular yalnızca girişte veriliyor. Daha sonra röportaj yapılan yazarın cevaplarına geçiliyor. Bu, belki okuyucuyla aracısız bir sohbet duygusu yaratma açısından güzel bir yol ama kimi yerlerde boşluklar oluşuyor. Konunun nereden, nasıl başladığı noktası havada kalabiliyor. İki paragraf arasında karşınıza çıkan bu boşluklar, okurken irkilmenize neden olabiliyor. Bazen de elinizde olmadan aradaki eksik soruyu içinizden tekrarlarken buluyorsunuz kendinizi.

Bu parçada sözü edilen röportajlarda soruların başta toplu olarak verilmesi, okurlar açısından aşağıdakilerden hangisini ortaya çıkarmamıştır?

A) Sanatçıyla yüz yüze gelmişlik duygusu vermeyi

B) Duraksamalarına yol açmayı

C) Metnin bütünselliğini kavramalarını engellemeyi

D) Kopuklukları gidermeye zorlamayı

E) Bu türe karşı ilgi uyandırmayı

 

29. Bu romanınızdaki karakterler neden öldü? Bu soru bana sık sık soruluyor. Doğrusu, bunu ben de pek bilmiyorum. Yapıtlarımı böyle aniden bitirme merakım buna yol açtı sanırım. O an, kurgu ve çatışma gereği böyle bir trajedi ortaya çıktı. Aslında bu karakterlerin ölmesi en çok beni üzmüştü. Başından beri ellerinizde büyüttüğünüz kişilerin aniden yok oluşları çok üzücü oluyor ancak bazen zorunlu olarak böyle sonlar ortaya çıkıyor. Belki de ölmeleri gerekmiyordu ama romancı bendim ve öyle istedim. Nitekim yaşasalardı ve roman bitseydi sürekli onları düşünecektim. Beni meşgul edeceklerdi. Bu nedenle ben de kurtuldum onlar da, diyebilirim.

Aşağıdakilerin hangisi tutumunu böyle belirten bir yazarın romancılara ilişkin düşüncelerinden biri olamaz?

A) Yapıtlarını istedikleri zaman sonuçlandırabilirler.

B) Kahramanlarına kendi kişiliklerinin damgasını vururlar.

C) Belleklerinde, yarattığı kişilerden izler kalır.

D) Yazdıklarını biçimlendirirken belirli öğeleri göz önünde tutarlar.

E) Kahramanların yazgısını ellerinde bulundururlar.

 

30. Bir yazar, kendisiyle söyleştiği bir yazısında şöyle diyor: “Her yaş döneminin insanı ayrıdır. Yirmili yaşların insanıyla ellinin, altmışın, yetmişin hele seksenin, doksanın insanı aynı insan mıdır?” Aynı olur mu hiç? Değişim salt fiziksel özelliklerimizi değil, asıl iç dünyamızı kuşatıyor. Bakıyorum bir zamanlar hiç umursamadığım olaylar, haberler şimdi derinlemesine etkiliyor beni. Yargılayıcı, eleştirel bir açıdan bakıyorum her şeye. İster istemez sorunların sarmalında buluyorum kendimi. Öfkeleniyor, üzülüyorum. Dinginliğimi yitirdiğim, içimin allak bullak olduğu böyle anlarda çevremdekiler de yatıştıramıyor beni; tutunacak bir dal, sığınacak bir yer arıyorum. Çözüm aradıkça, şiire ya da romana sığınmanın daha iyi geldiğini düşünüyorum.

Bu parçadan yaşlılarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?

A) Mutsuzlukları bir başına kalışlarından kaynaklanır.

B) Farklılaştıklarının bilincinde olurlar.

C) Karşılaştıkları günlük gerçeklere tepki gösterirler.

D) Tanık oldukları durumlara yeni anlamlar yüklerler.

E) Kaçış ve arayış duyguları içindedirler.

 

31. Umberto Eco’nun Genç Bir Romancının İtirafları adlı deneme kitabı yayımlandı. “Genç romancı” nitelemesini kendisi için kullanıyordu Eco. İlk romanı Gülün Adı yayımlandığında 50’sine bastığı düşünülürse edebiyat ölçeğinden bakıldığında yaşı 30’larda olmalıydı. José Saramago’nun yeni yayımlanan Kabil’i üzerine yazarken Eco’nun bu muzip kitabı geldi aklıma. Eco’nun ironisinden hareketle, yazar olarak tanınmasını 1988’de 66 yaşındayken yayımlanan Baltasar ve Blimunda’ya borçlu olan Saramago da genç sayılabilirdi. 20. yy. edebiyatının bu iki büyük yazarı arasındaki benzerlik yalnızca “gençliklerinden” kaynaklanmıyor; resmî gerçekleri sorgulayan yapıtlarındaki düş gücü, derinlik ve ironi de birleştiriyor onları.

Bu parçada sözü edilen iki yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Alaycı ve yergiye dayanan bir tutum izlemişlerdir.

B) Yüzeysel anlatımdan kaçınmışlardır.

C) Yaşananları eleştirel bir yaklaşımla ele almışlardır.

D) Yazarlığa başlayışları yönünden birbirini andıran yanları vardır.

E) Kendilerinden öncekilerin izlerini sürmüşlerdir.

 

32. Günümüzde “paranın ve hızlı şöhret hırsının” tutsağı olan kimi yazarlar, yazmaya başlamadan önce kendilerince bir tür piyasa araştırması yapıyorlar. İlkin yayımcılara uğruyor, onların nabzını tutuyorlar. Hangi türden yapıtlar istendiğini doğrudan ya da dolaylı bir biçimde öğrenmeye çalışıyorlar. Kafalarındaki anahtar soru şu: “Ne yazarsam yayımcılar hemen basar, daha çok para, daha çok ün kazandırır bana?” Bu soru konusal bir arayışa yönlendiriyor onları. Yığınların ilgisini kamçılayacak moda konularda yoğunlaşıyorlar. Daha sonra da yazmayı tasarladıkları yapıtlar beyinlerinin kovuğunda çimlenmeden duyuru çalışmaları başlıyor. Yapıtları kitapçı sergenlerinde göründükten sonra sıra “tanıtım seferberliğine” geliyor. Bu yazar, koltuğunun altında yeni kitabı, bir kanaldan ötekine dolaşıp duruyor. Övgücüleri de önceden saptanmış köpüklü sorularla, yapıtı değerlendirmeye kalkıyorlar.

Bu parçada tanıtılan yazar tipinden yola çıkıldığında nitelikli bir yazarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?

A) Kendi yaratma gücüne inandığına

B) Estetik kaygıları ön planda tuttuğuna

C) Düzeyli okurlar için yazdığına

D) Geleneksel anlatım biçimlerinden kaçındığına

E) Yazma sürecinde sabırlı olduğuna

 

33. Yaşamdan yola çıkmayan, sığ, okuma tembelliğine yol açan, yaratma cesaretinden yoksun ve ders veren anlatılar, romansal düşüncenin askıya alındığı ucuz bir bildiricilik durumundan öteye geçemez. Bu anlatılar; insanı, onun acılarını, çelişkilerini derinlik ve incelikle yansıtıp dile getirmeyi kesinlikle başaramaz. Bu yüzden her nitelikli gerçek yazınsal yapıt, özellikle kişinin varoluşsal hâllerini anlatmalı. Böyle bir anlatımdan yoksunsa o, gerçek bir yapıt sayılamaz.

Bu parçadan kimi yazınsal yapıtlarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?

A) Öğreticilikten uzak olmalıdır.

B) İnsan yaşamını değişik boyutlarıyla kuşatmalıdır.

C) Anlatıcı kendini gizlemelidir.

D) Yaşananlara yeni biçimler kazandıran sanatsal bir doku taşımalıdır.

E) Okuyanı düşündüren, etkileyici bir söylemle biçimlendirilmelidir.

 

34. Sözcükler asi, uysal, renkli, soluk, yaramaz, çığırtkan ve sevecen olabilirler ama her zaman çok değişkendirler. Taşıdıkları yalın anlamın ötesine geçip bambaşka şeyler söyleyebiliyorlar; diziliş sıralarına göre farklı çağrışımlar yaratıyor, oturdukları yeri beğenmiyorlar bazen, dikkat etmezsem susmaları gereken yerde sızlanıyorlar. Onları kullanırken ince eleyip sık dokuyorum. Eğip büküyor, kesip biçiyorum. Güldüklerini, ağladıklarını duyuyorum ama onlarla uğraşmaktan yılmıyorum. En başına buyruk sözcükler elimin altında, dilimin ucunda, beynimin içinde ama büsbütün ele geçiremiyorum onları. Onların sahibi olabilmek için yıllardır uğraşıyorum.

Bu parçadan sözcüklerle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

A) Belli bir yönteme göre cümleye dönüşürler.

B) Doğaları yeni anlamlar yüklenmeye yatkındır.

C) Kullanımlarını yadırgadıklarında bunu sezdirirler.

D) Farklı nitelikler içerirler.

E) Seçilişleri titiz davranmayı gerektirir.

 

35. Yazınsal metinlerle beslenmek, iyi bir gazete metni yazmanın olmazsa olmazlarındandır. Bu, cinayet haberi yazan polis muhabiri için de geçerlidir, köşe yazarı için de. Gazetecilerin iyi bir şiir, roman, öykü okuru olmaları bana göre, zorunludan da öte. Ben gazete yazılarımda önce anlaşılır olmaya çalışırım. Sonra, işlediğim konuda öncelikle belli bir noktayı vurgularım ki okuyanlar onda yeni bir bakış açısı bulabilsin. Ne yazık ki bunu, lafa boğmadan yapabilmek sanıldığından çok daha zor. Bazen altı satırlık bir yazı için günlerce araştırma yaptığımı, onlarca insanla konuştuğumu bilirim. Yine benim gazete yazılarımın olmazsa olmazlarından biri de saydamlıktır. Kötüye kötü, iyiye iyi diyemediğim tek bir yazım bile yok. Çünkü gazete yazıları gerek biçemiyle gerek içeriğiyle mutlaka “gerçek” olmak zorunda.

Böyle diyen bir gazeteciyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?

A) Sanatsal yapıtları okumanın gerekliliğine inandığına

B) Yazdıklarının kısa ve açık olduğuna

C) Söylemek istediğini kendine özgü bir yaklaşımla dişlediğine

D) Yazacaklarını bir ön değerlendirmeden geçirdiğine

E) Okuyucularını kendisiyle özdeşleştirmek istediğine

 

36. Yaşam, gittikçe yoruyor hepimizi. Bu da zamanın gerektiği gibi kullanılmamasından kaynaklanıyor. Öyle ki zamanında söylenmeyen her söz ve alınmayan her tavır, saatinde kalkmayan her otobüs gittikçe yoruyor insanı. Her şey zamanında yapılsa, her söz zamanında söylense, her tavır zamanında alınsa, otobüsler tam zamanında kalksa yine de yorulur muyduk yaşamaktan? Zaman ilerledikçe mi aklımız eriyor? Aklımız erdikçe mi yoruluyoruz yoksa? Yoruldukça durağanlaşıyor, heyecanımızı mı yitiriyoruz? Şurası bir gerçek ki direnme gücünü yitiren insan yaşamda gözlemlediği çirkinliklere karşı koyamaz.

Bu sözleri söyleyen kişiden aşağıdakilerin hangisi beklenemez?

A) Çevresine eleştirel bir gözle bakma

B) Koşulların değiştirilemeyeceğine inanma

C) Mutluluk arayışı içinde olma

D) Düzensizlikten yakınma

E) İçinde bulunduğu durumları yorumlama

 

37. Neyi, neden yazacağımız sorusu ilk adımdır. Konu bulmada işaretleri değerlendirmek, koku alabilmek ve iz sürebilmek önemlidir. Merak, içgörü, zengin bir düş gücü de temel öğelerdir. Yazar uyanıkken düş gören insandır. Yazacağımız romanı nasıl, hangi dil ve yapı içinde anlatacağımıza karar vermeli, uzun süre kafamızda taşımalı ve olgunlaştırmalıyız. Bunun için de ben bir romanın kapısını çalarken kendime şu soruyu sorarım: Ne anlatmak istiyorum? Soruyu bir cümleyle yanıtlayamıyorsam kafam henüz karışık demektir. Beklerim. Bu arada neyi anlatmak istediğim netleşirken nasıl anlatacağım üzerinde düşünürüm. Yine de niyetlerimin nesnellik kazanarak bir biçim alması için hemen her zaman sayısız giriş denemesi yapmışımdır.

Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabı yoktur?

A) Bir yazıda bulunmasını zorunlu saydıklarınız nelerdir?

B) Yapıtlarınız genellikle nasıl bir çalışmadan sonra ortaya çıkar?

C) Yapıtlarınızda hangi türden sonuçları yeğlersiniz?

D) Roman yazanlara neleri önerirsiniz?

E) Yazmaya başlarken çıkış noktanız nedir?

 

38. Neden şiir yazar ki insan? Havasızlıktan boğulmak üzere olan evrende nefes alabilmek, var olabilmek, elinde iyi-kötü ne varsa dökebilmek için mi eteklerine? İç dünyasının dışarıyla olan kavgasında anlaşılabilir olma derdi midir kendini kanıtlamak ya da kanatmak? Şairler, görünenin ardındaki gizemleri ortaya çıkararak bize rehberlik mi ederler?

Bu sözleri söyleyen kişiye göre şairlerin yazma nedenleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Yaşamın bunaltıcılığından sıyrılma

B) Kendini, anlatarak ortaya koyma

C) Ruhsal durumuyla yaşam arasındaki çatışmayı yansıtma

D) Yalnızlaşmaktan kurtulma

E) Yaşamın, ayrımına varılmayan yönlerini duyumsatma

 

39. Düşünen gençlerden umutluyum. Başarılı ürünler ortaya koyuyorlar, koyacaklar da. Bir yandan Batı’daki birikimi özümseyecek, yorumlayacak; diğer yandan da kendi dilimize, kendi kültürümüze ilişkin arayışları sürdürecekler. Bu arayışları, bizi biz yapan öğelerden ödün vermeden, dünyanın her yerinde yaşananlara hem duyarlı olarak hem de onlardan belli bir uzaklıkta durarak sürdürecekler. Eğer bundan vazgeçmez, amaçlarına ulaşıncaya değin çaba gösterirlerse yanı başlarında, kendilerinden yıllar önce yaşamış yol arkadaşları bulacaklar. Günümüzde doğrudan bir sonuca ulaşamasalar bile, gelecekte bu yolda yürüyeceklere bugünden tutmuş oldukları ışıkla umut verecekler.

Bu parçanın yazarı gençlerde bulunması gereken özellikler arasında aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A) Olumsuzluklardan ders çıkarabilmeye

B) İşlerinde kararlı bir tutum izlemeye

C) Dışsal gelişmelerden yararlanmaya

D) Sonraki kuşaklara kılavuzluk etmeye

E) Ulusal değerleri önemsemeye

 

40. Çehov’un çocukluk ve ilk gençlik yıllarında yaşadığı ağır koşullara, serinkanlı duruşuna rağmen karşılaştığı her trajik durum ve olguyu alaycı bir dille yansıtması, incelenmeye hâlâ muhtaçtır. Tolstoy’un diliyle söylersek Çehov, özellikle izlenimci yanıyla, çağdaşları, öncülleri, ardılları arasında öne çıkar: “Çehov bir sanatçı olarak önceki Rus yazarlarla Turgenyev, Dostoyevski veya benimle karşılaştırılamaz. Çehov’un kendi biçemi var. Bakarsınız, adam hiçbir seçim yapmadan eline hangi boya geçerse onu gelişigüzel sürüyor. Bu boyalar arasında hiçbir ilgi yokmuş gibi görünüyor. Ama bir de geri çekilip bakıyorsunuz ki ne göresiniz! Karşınızda parlak, büyüleyici bir tablo duruyor.”

Bu parçada Çehov’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Özgünlüğünü belirleyen yönlerine

B) Kahramanlarının iç dünyasına

C) Anlatım niteliklerine

D) Kişisel özelliğine

E) Yaratıcı gücüne

 

CEVAP ANAHTARI

1-A 2-E 3-D 4-D 5-B 6-E 7-C 8-A 9-C 10-B 11-D 12-E 13-A 14-E 15-B 16-C 17-A

18-B 19-E 20-D 21-E 22-A 23-E 24-C 25-D 26-A 27-B 28-E 29-B 30-A 31-E 32-D

33-C 34-A 35-E 36-B 37-C 38-D 39-A 40-B 

=================================================================
 

2011 YGS TÜRKÇE SORULARI VE CEVAPLARI

1. Yahya Kemal'i ve Nazım Hikmet'i ayrı tutarsak küçük mutluluklar Türk şiirine Garip döneminde bir uğrayıp geçmiştir, diyebiliriz. Biraz Ziya Osman, çok az Cahit Sıtkı. Onun dışında "Hüzün ki en çok yakışandır bize." anlayışı egemendir. Cemal Süreya'nın, Garipçilerin izine basarak yürüdüğü kimi şiirlerinde de bu anlayışın yansımalarını görürüz. Ne var ki onun şiirlerinde genel olarak ince bir hüzün söz konusudur.

Bu parçada geçen "izine basarak yürüme" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Herkesçe anlaşılmama         

B) Yeni biçimler arama
C) Kalıcı olmayı amaçlama        

D) Benzer duyguları işleme
E) Karamsarlığı yeğleme

2. Kim bilir kaç kere karar verip de başlayamadığım bir işi bu yıl da ertelemek zorunda kaldım. Türkçe Sözlük'ü alıp baştan sona okuma düşüncem yine hayal oldu. Oysa sözcüklerin kuytulara yatmış, öteki yüzleriyle karşılaşmak tadına doyulmaz bir eğlence olacaktı benim için.
Bu parçadaki altı çizili sözle, sözcüklere yönelik olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İlk anda akla gelmeyen anlamlarını öğrenmek
B) Yapısal özelliklerini tanımak
C) Yenilerini eskilerinden ayırabilmek
D) Gündelik dilde kullanılanları araştırmak
E) Yeni bir sözlük oluşturmak

 

3. Bir sanatçımız şöyle diyor: "Dergiler, edebiyatın yeraltı haritasıdır." Nitekim bu dergilerde ilk ürünleri yayımlanan genç şairlerin çoğu, bir süre sonra çalışmalarını kitaplaştırarak şairliklerinin ilk kilometre taşlarını koyarlar.
Bu parçada geçen "edebiyatın yeraltı haritası olma" sözüyle, dergilerin hangi özelliği belirtilmek istenmiştir?
A) Sanatçıları, farklı algılama kalıpları içinde düşündürme
B) Gizli yeteneklerin gün ışığına çıkmasına olanak sağlama
C) Yazarları, yeni yazınsal türlere yönlendirme
D) Şiiri öteki türlerin önüne geçirme
E) Sanatçıların birbirlerinden yararlanmasına ortam hazırlama

4. Turgut Uyar'ın "Şiir çıkmazda çünkü insan çıkmazda." sözüne katılmadığımı belirtmek isterim. Bu iki durum arasında karşıtlık ilişkisi var bence. Yani insan çıkmazdaysa şiir çıkmazda olamaz. Aksine, şiir çıkmazkdan beslenir. Bu, zaman zaman varoluşsal, bireysel çıkmazlar olur; zaman zaman da savaşlar, felaketler gibi toplumsal çıkmazlar. Peki bu hep böyle olmak zorunda mıdır? Tabii ki değildir. Çıkmazlar olmadan da yazılabilir çok iyi şiirler.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada geçen "Şiir çıkmazdan beslenir." sözüne anlamca en yakındır?

A) Büyük ve eskimeyen şiirler, insanın dış dünyasıyla iç dünyasını kaynaştırarak anlatanlardır.
B) Şiirin evrenselliği insanın duygu dünyasına odaklanmasına bağlıdır.
C) Çözümsüz durumlar şiire kaynaklık eder.
D) Yeni şiir türlerinin oluşturulmasında, yaşananların payı vardır.
E) İyi şiirler, şairlerinden zengin bir birikim ister.

 

5. Aşağıdakilerin hangisinde verilen cümle, ayraç içindeki sözün anlamını içermemektedir?

A) Öykünüzdeki bilinmeyenlerden kurtulmak için öyküdeki kadının kim olduğunu, nasıl bir yaşam sürdüğünü, ne iş yaptığını görünür kılın. (belirginlik kazandırmak)
B) Sizin yaptığınız gibi, bir dönemi küçük bir öyküye sığdırmak herkesin üstesinden gelebileceği bir iş değildir. (zorluğu yenmek)
C) Öykünüzün kahramanı olan kadını, içimizden biri gibi gösterebilmişsiniz. (inandırıcı olmak)
D) Öykünüzü, yaşamın akışını düşündüren bir doğallıkla yazın, bunu yapabilecek güçlü bir kaleminiz var. (yazarlık yeteneği olmak)
E) Öykülerinizde ayrıntılardan kaçınmanızı, yalınlığa bağlı kalmanızı çok beğendim; bu, sizin yoğunluğa verdiğiniz önemi gösterir. (çığır açıcı olmak)

 

6. Şair olarak başarımı —- borçluyum çünkü ne kadar çok sözcükten kurtulursam şiire o kadar çok yaklaştığımı düşünürüm hep.

Bu cümlede boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) sahip olduklarıma değil, vazgeçtiklerime
B) aynı metni eklemelerle zenginleştirmeme
C) aldığım notlardan yararlanmama
D) hayal gücümün zenginliğine
E) işlediğim duyguların çeşitliliğine

 

7. (I) Yaşadığı dönemin şiir anlayışından uzaklaşarak uçlarda dolaşan, alışılmadık bağdaştırmaları ve imgeleriyle zaman zaman, bilinen söylemin dışına taşan şair, sürekli yenilikler peşinde koşmuştur. (II) Karşılaştığı insanlık durumlarına yeni duygu ve anlamlar yükleyerek onları yeniden yazmıştır. (III) Şiirlerini oluştururken boş alanlar bırakmış, uzun dizeleri kırmıştır. (IV) Şiirde bir yenilik gerçekleştirmek için dilin yerleşik söz değerlerini olduğu gibi kullanmaktan kaçınmış, dili yeniden kurmaya yönelmiştir. (V) Şiirlerinin çoğunda, çok anlamlı sözcükler kullanarak değişik çağrışımlar uyandırmıştır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisi, sözü edilen şairin şiirlerinin içeriğiyle ilgilidir?

A) I.       B) II.          C) III.            D) IV.             E) V.

 

8. (I) Kimi şairler vardır, daha ilk şiirleriyle yeni bir içerik, yeni bir biçim yaratırlar. (II) Bu şairler, sürekli bir arayış içinde olduklarından zaman zaman şaşırtsalar da düş kırıklığına uğratmazlar okurlarını. (III) Moda yönelişlere itibar etmezler, dışarıdaki "gürültü" dikkatini dağıtmaz bu tip şairlerin. (IV) Kendilerini yenileme süreci içinde olan bu şairler okurlarının beklentilerini boşa çıkarmazlar. (V) Şiirin iç sese dayandığının, yapısal bir bütünlük ve sağlamlık gerektirdiğinin bilincindedirler.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) III. ve V.   

B) IV. ve V   

C) II. ve IV   

D) I. ve III.   

E) I. ve II.

 

9. (I) Berna Moran'ın deyişiyle "huzursuzluğun romanı", Fethi Naci'ye göre de "Türkçenin en güzel aşk romanı" olan Huzur'un yayımlanışının üzerinden yaklaşık elli yıl geçti. (II) Bu romanda olaylar, bir ağustos günü başlar ve radyodan İkinci Dünya Savaşı'nın başladığını haber veren bir anonsla biter. (III) Her ne kadar ilk bakışta aşk romanı gibi görünse de günahın ve kavuşmanın değil, Doğu'yla Batı'nın, huzursuzluğun, zaman ve müziğin romanı olarak kabul edilir. (IV) Huzur, hiçbir zaman Madam Bovary'nin yarattığı etkiye benzer bir etki yaratmamıştır. (V) Madam Bovary gibi can sıkıcı taşranın romanı değildir Huzur; tam tersine çok eski, çok köklü bir kentin, İstanbul'un, Boğaziçi'nin romanıdır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde değerlendirme söz konusu değildir?

A) I.           B) II.           C) III.          D) IV.            E) V.

 

10. (I) Günümüzde, yeni yetişen genç yazarlar kendinden öncekileri tanımadıkları, okumadıkları için bir eksiklik duymuyor sanki. (II) Bunlar deneyimli, usta yazarların önünde yaprak gibi titremiyor artık, kendine çok güveniyor. (III) Bununla birlikte yapıtları ilgiyle karşılanan, geniş okur kitlelerine seslenen sanatçının çok iyi yazar olduğu yanılgısına düşüyor. (IV) Yeni kuşağın "Ne olacaksa çabucak olsun." düşüncesinden doğan bu gözü kara yarış, bence oldukça tehlikeli. (V) Çünkü bu, bireyciliğin, "ben ben"ciliğin egemenliği anlamına gelir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, usta yazarların, edebiyat dünyasındaki gelişmelerden kaygılandıkları dile getiriliyor.
B) II. cümlede, genç yazarların değişen tutumları hakkında bilgi veriliyor.
C) III. cümlede, yanlış bir kanıya değiniliyor.
D) IV cümlede, olumsuz bir durumla ilgili kişisel görüş belirtiliyor.
E) V. cümlede, önceki cümlede belirtilenle ilgili yorum yapılıyor.

 

11. Şairler arasında öteden beri süregelen açık ya da gizli bir yarış vardır. Oysa aynı gözeden su içen, aynı güneş altında ısınan, aynı ağacın gölgesinde oturan insanlardır onlar. Birbirlerine, sanıldığından daha çok ihtiyaçları vardır. Ölmüş şairlerle, onların anıları üzerinde yaşatılan dostluklar da dâhildir buna. —-? Kıskanmalar, görmezden gelmeler, kara çalmalar. Neyi paylaşamazlar? Herkesin kabı kendine göredir, alacağı su miktarı bellidir oysa. Paylaşmanın, el ele vererek yaratacakları eleştiri ortamının sağlayacağı yararlar üstünde durmak ve bunu geliştirmek varken nedir bu yok edici yarış?

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Oysa her şair, şiirini kendi yaşam serüveninden çıkarmaz mı
B) Bunu bilmelerine karşın nedir bu sevgisizlik şairler arasında
C) Şairler arasındaki bütün bu çatışmalar gerçekte şiirimizin tematik haritasını daraltır mı
D) Öyleyse neden şiirin kolaya kaçma sanatı olduğu izlenimi yaratılıyor
E) Şairler, birbirlerini değerlendirirken şiirsel ölçütler kullanırlar mı

 

12. Sokrates'ten önceki ilk Batılı filozoflar, geçmişten iki büyük kopuşu aynı anda gerçekleştirdiler. İlk önce, kendi akıllarını kullanarak dünyayı anlamaya çalıştılar. Bu tek başına, tümüyle yeni bir şeydi ve insanın gelişmesinde en önemli köşe taşlarından birini oluşturdu. Aynı zamanda insanlara, akıllarını nasıl kullanacaklarını ve kendi başlarına nasıl düşüneceklerini de öğrettiler. —-. Onlar bilgi birikimlerini olduğu gibi öğrencilerine aktarmak yerine, onları tartışmaya, düşünce alışverişinde bulunmaya, kendi düşüncelerini ileri sürmeye ve savlarını kanıtlamaya özendiren öğretmenlerdi.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Ayrıca insanın düşünce yapısını çözmeye çalıştılar, gözleme ve deneye dayanan psikoloji biliminin temellerini de attılar
B) Düşünce tarihinde bu yaklaşımlar, çok büyük tartışmalara konu oldu
C) Dolayısıyla, öğrencilerinin de kendileriyle tıpatıp aynı düşüncede olmasını beklemediler
D) Bu tutum, günümüz düşünce dünyasında da varlığını sürdürmektedir
E) İnsanlığın zihinsel serüveninde ortaya çıkan bu iki yöntem birbirini etkileyen bir gelişim süreci izlemiştir

 

13. Türküler, şiirler iç dünyamızın sesi olarak yazılmış olsalar da bizden çıktıkları anda topluma mal olmuştur artık. Yalnız topluma mal olmakla kalsa iyi. Yerelden ulusala, ulusaldan evrensele bir değişme ve gelişme çizgisi izleyerek bütün insanlığın ortak değeri hâline gelir. Örneğin Yunus Emre'nin şiirlerinde yansıtılan duygular salt bize mi özgüdür? Neruda, yalnızca Şili'nin acılarını yansıtmıştır, deyip dışlayabilir miyiz onu? Acısı acımız olmuştur, halkı da halkımız. Kısaca —-.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) şiir, şairin şiiri düşünmeye başladığı andan okuyucusuyla buluştuğu ana değin süren, uzun ve sancılı bir dönemin ürünüdür
B) sanatçı, ortaya koyduğu ürünlerin hangi özellikleri taşıyacağını önceden saptamalıdır
C) sanatçı, yapıtını yaratırken bilinçli olarak ona ulusal niteliklerin dışına taşan yeni boyutlar kazandırır
D) her birimiz, yaşadığımız bölgenin rengini, dokusunu, çizgisini yansıtan türkülerden ve şiirlerden hoşlanırız
E) türküler, şiirler özünde kendi coğrafyalarının izlerini taşısalar da sanatsal dilin içerdiği insansal özle bütün insanlığın ortak yaratısıdır

 

14. Gerek edebiyat dergilerinde gerekse gazetelerin sanat-edebiyat sayfalarında yer alan söyleşilerde, nedense hep aynı konular konuşuluyor ve bundan bir türlü vazgeçilmiyor. Bir yazarın yeni bir romanı mı çıkmış, sorusu hemen hazır: "Bu yapıtınızı yazarken neyi amaçladınız?" ya da "Yapıtınız yaşadıklarınızdan izler taşıyor mu?" Cevaplar da üç aşağı beş yukarı aynı düşünceler etrafında dönüyor. Peki neden bu sınırlılık? Bence bu, yazardan değil, soruyu sorandan kaynaklanıyor. Çünkü söyleşilerde asıl yönlendirici, soruyu sorandır. Bu nedenle sanatçının düşünce üreterek sanatını geliştirmesinde ve yapıtlarının değerlendirilmesinde ona sorulacak soruların önemli bir payı vardır. —-.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Bütün bunlara bakarak eleştirel yaklaşımın ne denli önemli olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz
B) Bu sorun bence temelde birbirini izleyen aynı nitelikteki durumların art arda sıralanmasından doğuyor
C) Hangi yazara sorarsanız sorun, hepsi kendine özgü yazma yöntemlerinin olduğunu söyleyecektir
D) Üstelik yapıtın niteliğini yazarın donanımı belirler ve bunun üzerine söylenebilecek çok söz vardır
E) Kısaca hem eleştirmenlerin hem de sanatçılarla söyleşi yapanların, her düzeyden insanın ilgisini çekecek nitelikte sorular sorması gerekiyor

 

15. Yayınevlerinin tercihi her zaman romandan yana olmuştur. Yalnız bizde değil, dünyada da böyle. Öyküler ise daha çok dergilerde varlıklarını sürdürüyor. Öykü kitabı yayımlamakta direnen genç yeteneklere olanak sağlayan yayınevleri – neyse ki – var. Şu da bir gerçek ki beş altı yıldır durağan bir ortamda kendini yineliyor öykü ama yenileyemiyor. Bu nereye kadar sürer, kestirmek güç; ardından bir yükselişin, belki de sıçramanın yaşanacağı kesin.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?

A) Öykücülerin soyut konulara ağırlık verişini neye bağlıyorsunuz?
B) Yayınevleri öykü seçiminde hangi ölçütlere bağlı kalıyor?
C) Genç yazarları öykü yazmaya yönlendirmek için neler yapılabilir?
D) Türk edebiyatında romanın yükselişi karşısında öykünün konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
E) Roman türündeki kalıplaşmaya gidiş konusunda ne düşünüyorsunuz?

 

16. Modayı sevmem. Örneğin herkesin aynı anda, aynı şeyleri giymesi, bana nedense ters gelir. Benim puslu, gözlerden uzak ve reklamı çok yapılmamış olan hoşuma gider her zaman. Çünkü yönlendirilmeyi değil, özgürce keşfetmeyi severim. Bilinçaltıma baskı yapılmasını istemem.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?

A) Popüler edebiyat ürünleri arasında romanın yeri nedir?
B) Yayımlandığında uzun süre gündemden düşmeyen bu romanı neden bu kadar geç okudunuz?
C) Okurlarınız, romanlarınızdaki fantastik dokuyu nasıl karşılıyor?
D) Bir romanın üst üste baskı yapması, değerli olduğunu gösterir mi?
E) Anlattıklarınızı niçin kendi çocukluğunuzla sınırlandırıyorsunuz?

 

17. Ödüller, genç bir şairin adının altı fosforlu bir kalemle çizilerek şiirlerinin tanınmasına olanak sağlıyorsa az şey mi bu? Ya da usta bir şairin, şiire verdiği emeğin ödülle taçlandırılmasının ne sakıncası olabilir ki? Üstelik şiir kitaplarının hemen hemen hiç satılmadığı, dolayısıyla kitapçıların, bu kitapları raflarına koymaya yanaşmadığı ve dağıtımcıların, "şiir" sözcüğünü duyduğunda yüzlerini buruşturduğu günümüzde. Şiirin bu konumuna gönlü razı olmayan şairlerin verdiği emekleri, bütün şiirseverlerin takdirle karşılaması gerektiği kanısındayım.

Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Ödüllere karşı çıkılmasından
B) Ödüllerin gelişigüzel dağıtılmasından
C) Günümüzde değer yargılarının değişmesinden
D) Genç şairlerin ödül alınca ustalaştıklarına inanmalarından
E) Sanatçıların, yaratılarını oluştururken gerekli özeni göstermeyişlerinden

 

18. Don Kişot ve Don Kişotluk üstüne şimdiye değin ciltler dolusu yazı yazıldı ve hâlâ yazılıyor. Ünlü bir filozof, "İnsan bu yapıtı hayatında üç kez okumalıdır: Duyguların hemen kolaylıkla harekete geçtiği gençlikte, mantığın egemen olmaya başladığı orta yaşta, her şeye felsefe açısından bakıldığı yaşlılıkta." diyor. Bu sözleriyle yapıtın klasik bir yapısının olduğunu belirtiyor.

Bu parçada sözü edilen yapıtla ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Roman türünün ilk ve temel örneği olduğu
B) Tadına, eleştirel bir okumayla varılabileceği
C) İnsanoğlunun değişik hâllerini yansıttığı
D) Düş dünyası geniş okurlara seslendiği
E) Yaşamın farklı dönemlerine özgü bakış açılarıyla okunmasının gerekliliği

 

19. İnsanlar, toplu hâlde yaşama gereksinimi duyarlar. Bunun için herkesin üzerinde anlaştığı, gittikçe yaygınlaşan ortak bir değerler sistemi gerekir. İşte ahlak, bu türden bir değerler sistemidir. Toplumda çekişen ve çatışan tarafların hiçbir ortak yanı kalmadığı durumlarda bile birleştirici bir güç durumundadır. Örneğin, dürüstlüğü değil de yalancılığı ya da sahtekârlığı kimse öneremiyor. Sadakat yerine ihanet, adalet yerine haksızlık değerli gösterilemiyor. Çünkü ahlak, bir insan topluluğunun, üzerinde birleştiği ortak paydayı oluşturuyor.

Bu parçadan ahlakla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?

A) Kişileri değerlendirmede ayırıcı bir ölçüt olduğu
B) Davranışları ve ilişkileri düzenleyen ana kurallar olduğu
C) İlkelerinin kişiden kişiye değişen, göreceli bir nitelik taşıdığı
D) Toplumdan topluma farklı özellikler taşıdığı
E) Yasaların öngördüğü yaptırımları içerdiği

 

20. Yirminci yüzyılın ikinci yarısından bu yana nostalji, başka bir deyişle eskiye duyulan özlem gittikçe yaygınlaşıyor. Bu, bir bakıma insanların yaşamlarından giderek daha fazla yakındıklarının bir göstergesi. Artık her kuşak yaşamın daha az mekanik, doğallığın daha yaygın olduğu bir dönemi özlüyor. Bu özlem hiç bitmeyecek gibi görünüyor. Çünkü teknolojik gelişmeler yaşamı kolaylaştırdığı ölçüde daraltıyor da. Bu yüzden günümüz insanı gözlerini geçmişe çeviriyor. Söz gelimi eski trenler böyle miydi, diye başlıyor, insanların atlı arabalarla yolculuk ettikleri günlere kadar gidiyor.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?

A) İçinde bulunduğumuz koşulların geçmişi güzelleştiren çağrışımlar yarattığı
B) İnsanlar arasındaki içtenliklerin yitip gittiği
C) Mutluluk anlayışının insandan insana değiştiği
D) İnsanların gelecek kaygısı çekmediği
E) Günümüzde, yaşama sevincinin azaldığı

 

21. Bir zamanlar edebiyatın gücüne, bir şeyleri değiştirebileceğine inanırdım. Benim için edebiyat, yaşam boyu temiz kalmanın, vicdani ve ahlaki çürümeye karşı durmanın göstergelerinden biriydi. Yıllarım, bu inancın etkisiyle gelişen bir tutkunun peşinden koşmakla geçti. Ama artık kabul edelim, bugünün insanı sözün değerini bilmiyor. Okumayı sevdiğini söylüyor ama iyi romanlardan, öykülerden, gerçek şiirden habersiz. Ömrünü edebiyata vermiş, köşesinde sessiz sessiz yaşayan gerçek yazarlara sırtını dönmüş. Yalnızca, yapıtları çok sattığı için kimi yazarların önünde uzun kuyruklar oluştururken edebiyatın insanı çağırdığı o gerçek dünyayı aşındırdığının farkında bile değil. Peki, o zaman edebiyat ne işe yarıyor? Söylemesi zor ama edebiyat bugün, yaratıları ilgi görmeyen üç beş kişinin sığındığı, kuşatılmış bir kale.

Aşağıdakilerden hangisi edebiyatla ilgili olarak bu parçada yakınılan durumlardan biri değildir?

A) Okurların beğeni düzeyinin düşmesi
B) Gerçek sanatçıların giderek azalması
C) Eğitiminin, güzel duyusal (estetik) boyutlara dayandırılmaması
D) Yazınsallıktan yoksun yapıtlara değer verilmesi
E) Yaşama ve insana olumlu boyutlar kazandırdığının farkına varılamaması

 

22. Çocukluğumuzda kaç kez duyduk kim bilir: "Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi?" Cevaptan çok, sorunun kendisi önemliydi sanki. Ortada derin bir ikilem varmış gibi ciddiyetle yöneltilirdi soru. Her seferinde "Çok okuyan!" dememiz beklenirdi. Galiba ilköğretimdeki öğretmenlerimiz, okuma sevgimizi böyle artırmaya çalışırdı. Çok okumakla çok gezmek asla yan yana gelemezmiş gibi. Bense okumayı da gezmeyi de tutkuyla seven biri olarak ikiye bölünürdüm. Hiçbir zaman ısınamadım bu yapay ikileme, okumanın da içten içe bir seyahat olduğuna inandığımdan, her kitabın bizi başka bir yolculuğa çıkardığını düşündüğümden. Okuyarak gezmek, her kitabı başlı başına bir serüven sayarak bir başka ortama, bir başka yaşama uzanan bir yolculuk yapmak mümkündür çünkü. Gezerken de her insanı ve her hayatı bir kitap gibi düşünerek dünyayı okumak da mümkün. Okumak ve gezmek aslında o kadar iç içe ki.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Yaşamdaki olgular kalıplaşmış sorulara sığdırılamaz.
B) Bilgi edinmenin farklı yolları vardır.
C) Kitaplar dünyayı tanımamıza olanak sağlar.
D) Merak ögesi içermeyen kitaplar gezip görme isteği de uyandırmaz.
E) Okuma ve gezme birbirini besleyen iki eylemdir.

 

23. Benim ansiklopediyle tanışmam, ortaokulda ödev yapmak için kütüphaneye gittiğim günlere rastlar. Bir ansiklopediye sahip olmak o yıllarda, hayal edilemez bir şeydi. O, ancak bir kütüphanede bulunur ve belli bir süreliğine alınıp bakılabilir, dokunulabilir bir nesneydi. Kocaman cüssesiyle bir ansiklopediyi kucaklamak, sayfalarını karıştırmak, bir maddeyi arayıp bulmak, başka bir gezegene inmek ve orada keşiflerde bulunmaktan farksızdı. Ne yazık ki şimdiki çocuklar ansiklopedi bile karıştırmıyorlar. O büyülü dünyadan, o heyecandan habersiz yaşıyorlar. Öğretmenler ödev verirken "İnternetten bulun." diyorlar. Onlar da hiçbir çaba göstermeden İnternetten buldukları bilgiyi kopyalıyor; okuyup değerlendirmeden, hiçbir şey öğrenmeden götürüp veriyorlar.

Bu parçada belirtilenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Sürdürülen bir tutuma tepki
B) Öğrenme coşkusunu tadamayış
C) Bilgiyi özümseyememe
D) Kolaycılığa yönlendirme
E) Duygularını başkalarıyla paylaşamama

 

24. Hemen hepimiz yazılarımızda, yerli yersiz alıntılar yapmaktan, özellikle sözü, alçak gönüllülükle yabancı ozanlara, çağdaş düşünürlere bırakmaktan fazlasıyla hoşlanıyoruz. Kimi zaman bunu öyle abartıyoruz ki yazar olarak konuyla ilgili ne düşündüğümüz anlaşılmıyor. Ayrıca aynı alıntıların değişik yazarlarca da kullanıldığını görüyoruz. Böylece tekrarın tekrarı bir okuma, zaman kaybına, okuma ediminin yavanlaşmasına yol açıyor. Bu nedenle kendi özgün düşüncemizi dayanaklarıyla işlemeliyiz yazılarımızda. Yüzeysellikten olabildiğince kaçınmalıyız. Kendi düşüncelerimizin de örneğin bir Valéry'ninki, Deleuze'ünki kadar önemli olduğuna inanarak bir öz güven geliştirmeliyiz.

Bu parçada alıntıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yazılarda kullanılırken aslına bağlı kalınmadığına
B) Belirli örneklere sık sık başvurulduğuna
C) Yazarlarda düşünsel sığlığa yol açtığına
D) Okuma zevkini azalttığına
E) Kullanımının, yazarların kendi düşüncelerini önemsemeyişlerinden kaynaklandığına

 

25. Bazı sanatçılar, yaratıcılıklarını (I)kamçılayan büyülü anları "beyaz an" diye adlandırırmış. (II)Yakalandığı sırada "Sonra devam ederim." (III)diyerek asla kesintiye uğratılmaması, ertelenmemesi gerekirmiş bu anın. Çünkü (IV)dönüp bakıldığında yerinde bulunamayabilirmiş. Tükeninceye değin hakkının verilmesi (V)gerekirmiş, her zaman karşılaşılmayan bu beyaz anların.

Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangisi fiilimsi değildir?

A) II.        B) III.         C) IV.           D) I.          E) V.

 

26. (I) Rengi uçmuş, sıradan yaşamımızda kendimize bir ziyafet çekmek istediğimiz zaman kitapların kapağını aralarız. (II) Büyük bir açlıkla sayfaları çeviririz. (III) Gözlerimiz sözcükleri iştahla birer birer yerken zamandan ve mekândan kopuveririz. (IV) Başka insanların, başka diyarların görünmez konukları oluveririz. (V) Bu deneyimin ardından yaşadığımız ana geri döndüğümüzde ise ruhumuzda kopan fırtınalar ya şiddetlenir ya da dinginleşir ama her zaman bir şeyler değişir içimizde.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, nesne, belirtili isim tamlamasından oluşmuştur.
B) II. cümlede, durum zarfı kullanılmıştır.
C) III. cümle, bileşik yapılı bir cümledir.
D) IV. cümlede, "görünmez" sözcüğü fiilden sıfat yapım eki almıştır.
E) V cümlede, ilgeç kullanılmıştır.

 

27. Doğa, bitki örtüsünü ve tüm canlıları nasıl biçimlendiriyorsa benim şiirlerimi de etkilemiş; bir ses, bir renk, bir koku, bir titreşim olarak şiirlerime girmiştir.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) Ek almamış sözcükler vardır.
B) Bağımlı, sıralı bir cümledir.
C) Yüklem, çatısı bakımından etkendir.
D) İyelik eki almış sözcükler yoktur.
E) Belgisiz sıfat kullanılmıştır.

 

28. (I) Yatılı olarak okuduğum ortaokul yıllarında, yaz tatillerinde Kozlu'ya, ailemin yanına özlemle dönerdim. (II) O yaşlarda evden yedi-sekiz ay uzakta kalmak kolay değildi. (III) Arkadaşlarımı, okulumu çok seviyordum, bugün de süren dostlukların temeli o yıllarda atılmıştı ama aile özlemi bir başka şeydi. (IV) Evimiz, denizin hemen kıyısındaki bir tepenin yamacındaydı. (V) Dalga sesleri odamda sürekli yankılanırdı ve ben doyamadığım o denizi, dalgaları büyük bir hazla izlerdim. (VI) Hâlâ Kozlu'yu, o evi ve o dalga seslerini, özlemin içimi sızlatan acısıyla anımsarım.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde ögelerin dizilişi "zarf tümleci, nesne, zarf tümleci ve yüklem" biçimindedir?

A) I.       B) II.           C) III.             D) V.            E) VI.

 

29. Usta şairlerin şiir hakkındaki yazılarını okumak, yalnızca onların şiire ilişkin görüşlerini öğrenmemizi, kendi şiirlerini anlamamızı değil, bir devrin şiir anlayışını sorgulamamızı ve yapılan tartışmaları değerlendirebilmemizi de sağlar.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Bağlaç görevinde kullanılmış "de"
B) Sıfatlaştıran -ki
C) Sürerlik fiili
D) Ünlü düşmesi
E) Dönüşlülük zamiri

 

30. Bir uğultu başlıyor söz dağarcığımda, sözcükler üşüşüyor zihnime; (I)acılı, ezik, (II)buruk, (III)yorgun, çekingen, (IV)kırgın, suçlayıcı, (V)küskün.

Bu cümledeki altı çizili sözcüklerin hangisinde ünsüz benzeşmesi vardır?
A) II.          B) III.           C) IV.           D) I.          E) V.

 

31. Top peşinde koşan çocukları, pencereden sarkıp çamaşır asan genç kızları çekinmeden (I)fotoğraflamak mı istiyorsunuz? O zaman Balat vazgeçilmez mekânınızdır. Hele (II)akşamüstü eski semtin dar sokaklarına öyle bir ışık (III)düşerki hayran kalırsınız. Son yıllarda yapılan (IV)restorasyon çalışmalarıyla güzelleşen (V)Balat Kültür Evini de görmeden edemezsiniz. 

Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) IV.            B) V.              C) III.           D) II.               E) I.

 

32. Denizli'nin Tavas ilçesine bağlı Medet Köyü'nde yaşayan "sırsız seramik" ustasını bu sanatın meraklıları tanır. Usta (I), derme çatma köy evinde yumurta kabuğu inceliğinde seramikler üretir, bunların üzerine desenler çizer sonra (II) Bu desenlerin büyüleyiciliği nereden geliyor (III)? Besbelli tarihten süzülmüş türlü hayatlardan (IV) Ya yolu Tavas'a düşürüp görmeliyiz onları ya da Türkiye'nin çeşitli müzelerini dolaşıp raflara daha dikkatli bakmalıyız (V).

Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) V.          B) II.            C) I.             D) III.            E) IV.

 

33. Eğer o şiirler, o romanlar, o öyküler, o tiyatro yapıtları olmasaydı, söylemek bile fazla, duygularımız daha az bilinecek, bilgilerimiz daha az olacaktı. Çünkü edebiyat, daha iyi duymamızı, daha iyi düşünmemizi sağlar. Daha doğru, daha insanca yaşamamıza yardımcı olur.

Bu parçada, virgülün işlevleriyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisine uygun bir örnek yoktur?

A) Özel olarak vurgulanması gereken bir öğeyi belirtme
B) Ara sözleri ayırma
C) Art arda sıralanan eş görevli sözcük kümelerini ayırma
D) Tırnak içinde verilmeyen aktarma cümlelerini belirtme
E) Sıralı cümleleri birbirinden ayırma

 

34. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A) Diplomalarını alacak öğrenciler salona sırayla giriş yaptılar.
B) Müjdeyi vermek için mutfağa, annesinin yanına heyecanla koştu.
C) Konuşmasına başlamadan önce dinleyicilere şöyle bir baktı.
D) Eski öğrencilerin de katıldığı büyük bir toplantı düzenlediler.
E) Yarıyıl tatilinde yapılacak olan Amasra gezisi ertelendi.

 

35. (I) Çocuklar şiire pek ilgi duymaz; onlar, metinlerde geçen sözcüklerin ve yansıttıkları anlamın büyüsünden çok, anlatılanlara odaklanır. (II) Çocuk şiiri denen bir türün varlığını hep sorgulamışımdır. (III) Çünkü "olay" onlar için neredeyse her şeydir. (IV) Nitekim, çocuklar için yazılmış iyi şiirleri bulup getirmeme, okutup ezberletmeme karşın, benim kızım da bu şiirlerde olayı aradığından iyi bir şiir okuru olamadı henüz. (V) Bu da bize, Borges'in de dediği gibi, şiirin öğretilemeyecek ama duyumsatabilecek bir tür olduğunu gösteriyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I.          B) II.            C) III.            D) IV.           E) V.

 

36. (I) Editör, bir yayınevinin olmazsa olmazlarındandır. (II) Yayımlanacak bir yapıtı düzenlemek, yayıma hazırlamak ve yayımlamak gibi birçok işi ve işlevi var. (III) Yazarın ve eserinin seçilmesinden, nasıl yayımlanacağına değin yayımlama işinin bütün aşamalarını kapsayan zorlu bir iştir bu. (IV) Günümüzde editörlük, yayıncılık alanında kurumsallaşamamış işlerden. (V) Yazarların çoğu, editörün yaptığı işi küçümseyip onu yalnızca bir düzeltmen olarak algılıyor. (VI) Bu yüzden de editörlüğü böyle algılayan birçok yazarın yayımlanan kitaplarında yanlışlardan geçilmiyor.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.       B) III.          C) IV.          D) V.          E) VI.

 

37. (I) İnsan ilişkilerinin öneminin yeterince kavranmamış olması, çocuk gelişimiyle ilgili birtakım sorunları da beraberinde getirdi. (II) Söz gelimi günümüzde, kendi kendine oyun kuramadığı için üretken olamayan, edilgen, çevreye karşı ilgisiz, evlere hapsolmuş çocuklar yetişiyor. (III) Bunların hayal güçleri, erken yaşta tanıştıkları ve hayatlarının doğal bir parçası olan televizyonla ve bilgisayar oyunlarıyla sınırlanmış durumda. (IV) Televizyondaki reklamlar çocukları ticari birer araç olarak görüyor. (V) Kaba kuvveti ve silah kullanmayı özendiren, sanat değeri düşük filmler ve kimi yayınlar yüzünden özellikle çocuklar, çeşitli psikolojik sorunlarla yüz yüze geliyorlar. (VI)

Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine düşüncenin akışına göre "Bütün bunlardan daha da önemlisi, bu türden olumsuzluklar tekrar tekrar yaşanıyor." cümlesi getirilebilir?

A) II.      B) III.      C) IV.      D) V.     E) VI.

 

38. Sözcükler anlamlı ses birimleridir. Başka bir deyişle nesnelerin ve varlıkların yerini tutan birer göstergedir. Aslında özel adlar dışında hiçbir sözcük, tek bir nesnenin adı değildir. Çünkü bir sözcük, kimi yönleriyle ötekilerden ayrılan, birbirlerine daha çok benzeyen, türdeş birçok nesnenin ortak adıdır. Söz gelimi çiçek sözcüğü belli bir çiçeğin değil, çiçek olma özelliği taşıyan tüm bitkilerin ortak adıdır. Dünyadaki benzer özellikler taşıyan bazı bitkilerin ötekilerden ayrılarak farklı bir küme oluşturduklarının anlaşılmasıyla, "çiçek" sözcüğü o kümenin adı olmuştur.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Abartma   

B) Tanımlama  

C) Örnekleme  

D) Karşılaştırma  

E) Genelleme

 

39. Yazınsal yaratıcılığın gizi, ana dilde, ana dilin söz değerlerindedir. Buna erişmesi, yazarın, ozanın öncelikle ana dilini, onun söz değerlerini sevmesine bağlıdır. Bu sevgiden yoksunsa kişi, gerçek anlamda yaratıcı olamaz. Büyük bir ozan da yaratıcılığın dilde, sözcüklerde olduğunu söylüyor. Şöyle diyor sözcükler için: "Onların önünde ben diz çökerim, bana kalk deyinceye değin kıpırdamam. Kısaca, değer veririm onlara, arkalarından giderim sözcüklerin, izlerim onları. İşte ben böylesine severim sözcükleri."

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Değişik cümle türleri kullanılmıştır.
B) Alıntıya yer verilmiştir.
C) Kişileştirmeye başvurulmuştur.
D) İkileme kullanılmıştır.
E) Açıklama yapılmıştır.

 

40. Şiirlerimde bir dereden söz etmişsem şırıldayan sularda kar kokusu duyumsansın istemişimdir. Kaleiçi'ni anlatmışsam kırlangıçların seslerine yansımış bahar sevinci duyumsansın istemişimdir. Akdeniz'in üstünde parlayan gün ışığı, ardıç kuşları. Her sabah bize ergen güzelliğiyle "Günaydın." diyen Tahtalı Dağ'ın üstüne yığılmış mor bulutlar. Teleferik yapmak amacıyla dinamitlerle parçalanmış dağın, yok edilmiş endemik bitkilerin kederi. Çam ağaçlarının, bin yıllık sedirlerin denizi yalayıp gelen esintisi dizelerimin üstünden geçsin istemişimdir.

Böyle diyen şairin şiirleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) İmgelere başvurduğu
B) Değişik mekânlardan söz ettiği
C) Çağrışımlardan yararlandığı
D) Duyularla algılanan ayrıntılara yer verdiği
E) Üçüncü kişili anlatımla biçimlendirdiği

 

CEVAP ANAHTARI

1-D 2-A 3-B 4-C 5-E 6-A 7-B 8-C 9-B 10-A 11-B 12-C 13-E 14-A 15-D 16-B 17-A

18-E 19-B 20-A 21-C 22-D 23-E 24-A 25-E 26-E 27-D 28-E 29-C 30-E 31-C 32-B

33-D 34-A 35-B 36-C 37-E 38-A 39-D 40-E   
=================================================================
  

2010 YGS TÜRKÇE SORULARI VE CEVAPLARI

1. Bilimsel bir yazı, dile getirdiği düşünce ne olursa olsun her türlü duyguyla, duygusallıkla ilgisini kesmiştir. Böylesi yazılarda bilim adamı, kendini mümkün olduğu kadar paranteze almalıdır. Bu yazılar, “Nesneler kendisi konuşuyor.” diyenleri haklı çıkarmalıdır.

Bu parçada geçen “kendini paranteze almak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Anlama çabası içinde olmak

B) Konu dışına çıkmamak

C) Farklı görüşlere saygı duymak

D) Kişisel değerlendirmelerini yansıtmamak

E) Özgün bir bakış açısına sahip olmak

2. Sanatta ve edebiyatta etkilenme doğaldır. Çünkü sanatçının en önemli özelliği, sürekli arayış içinde olması, kendini yeterli görmemesidir. Nitekim yazar André Gide, kendine yettiğini söyleyen sanatçıyı “zekâsına diyet yaptıran insan”a benzetir.

Bu parçada geçen “zekâsına diyet yaptırmak” sözüyle sanatçılara özgü hangi özellik belirtilmek istenmiştir?

A) Düşünce ve duygu dünyasını besleyerek geliştirmeme

B) Öz eleştiri yapma alışkanlığı olmama

C) Görüşlerini başkalarıyla paylaşmak istememe

D) Başkalarını taklitten kaçınma

E) Yaratıları üzerinde gerektiği ölçüde çalışmama

 

3. Kırk yılı aşan yazarlık çabamda ne anlatmak istemiştim? Bu, kurşun bir kütle gibi çökmüştü üstüme. Oysa yaşamım boyunca nice insanlar tanımıştım; nice bağlılıklara, vefalara, öfkelere tanık olmuştum. İnsanların iyiliklerini, ihanetlerini görmüştüm. Kalıcı bir sevginin olamayacağını öğrenmiştim. Aşk, kâğıt üzerinde güzeldi; mutlu sonlar, romanlara özgüydü.

Böyle diyen yazar altı çizili sözle aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?

A) Yazdıklarının anlaşılmamasına üzüldüğünü

B) Soruyu yanıtlamada güçlük çektiğini

C) Eskiden yazdıklarını artık beğenmediğini

D) Yaşadıklarını anlatmaktan kaçındığını

E) Duygu dünyasına sınırlar çizdiğini

 

4. Paul Valery, “Küçük dergiler, edebiyatın, şiirin laboratuvarıdır.” demiştir.

Sanatçı, bu sözüyle küçük dergilerin hangi özelliğini belirtmek istemiştir?

A) Belirli türlere bağlı kalma

B) Ürünleri seçerek yayımlama

C) İlk yapıtlara ve yeniliklere yer verme

D) Yapıtları yazarlarından ayırarak düşünme

E) Okurların beğenisini geliştirmeyi önemseme

 

5. “Yazacaklarım, yazdıklarım gibi olacaksa sözün onurunu koruyarak kalemimi kâğıdın yanı başına bırakıveririm.” demiş bir şairdir o.

Sanatçı bu sözleriyle aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?

A) Yazın alanında kendini göstermeyi herkesin başaramayacağını

B) Kendi söylemini her şeyin üzerinde tuttuğunu

C) Çok yapıt vermenin, zamanla yazarları bu işten soğuttuğunu

D) Kimi yazarların eleştirilerden çekindiği için yazmadığını

E) Kendini yinelemeye başlarsa yazmaktan vazgeçeceğini

 

6. I. Sanatçı, toplumsal ilişkileri öyle bir biçimde ortaya koymalıdır ki başkaları da o ilişkileri görebilsin.

II. Çağından sorumlu olan bir sanatçı, gerçeği dile getirmekle yetinmez, aynı zamanda onu yeniden biçimlendirme amacını güder.

III. Değerlerini yitirmiş bir toplumda sanat, doğru sözü söyleyecekse yitirilen değerleri de yansıtmak zorundadır.

IV. Toplumcu dünya görüşünü benimseyen sanat, dünyanın değişebileceğini göstermeli, değişmesine yardım etmelidir.

V. Sanatçıya görevini anımsatmak ve onu uyarmak toplumsal bir sorumluluktur.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.

B) II. ve IV.

C) II. ve V.

D) III. ve IV.

E) IV. ve V.

 

7. (I) Onca güzel, onca kalıcı şiir yazmış, Türk şiirine yeni renkler katmış bir şairin arada sırada kötü şiir yayımlayabileceğini kabul edebiliriz. (II) Buna bir itirazımız yok. (III) Ama bu, gelecekte onun sanatsal değerine gölge düşürür. (IV) Hangi yaşta, hangi aşamada olursa olsun şaire hep daha iyisini, yenisini yazmak yakışmaz mı? (V) Elli yılda kazandığı ustalık sıfatına zarar vermesi doğru mudur şairin?

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden başlayarak olumsuz nitelikli eleştiriye yer verilmiştir?

A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

 

8. (I) Âşık geleneğinin teknolojiyle tanışması, gramofonla olmuştur. (II) Radyo yayınlarında halk müziğine ve âşık tarzı ürünlere yer verilmesiyle birlikte gelenek, geniş kesimlerle buluşmuştur. (III) Her zaman, her yerde dinleme olanağı veren plak ve kasetler geleneğe farklı bir boyut kazandırmıştır. (IV) Sonraki yıllardaysa televizyonda, âşık edebiyatı ürünlerine daha fazla yer verilmiştir. (V) Artık, kahvehaneler ve köy odalarından çok, elektronik ortamda yorumlanan bu ürünlerin eğitici yönü, eğlendirici yönünün gerisinde kalmıştır.

Âşık geleneğinin anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, bir gelişmeden söz edilmiştir.

B) II. cümlede, nasıl yaygınlaştığı anlatılmıştır.

C) III. cümlede, bir yeniliğin dinleyicilere sağladığı kolaylık dile getirilmiştir.

D) IV. cümlede, dinleyici isteklerinin önemsendiği belirtilmiştir.

E)V. cümlede, işlevinde görülen bir değişiklik ortaya konmuştur.

 

9. (I) Günümüzde yayıncılar, çok satan kitapların peşinde koşuyor, bir yazarın ya da kitabın değerini ne kadar sattığı belirliyor. (II) Reklamını, etkinlik sayısı ve ziyaretçi çokluğuna bağlayarak yapan kitap fuarları da bu tutumu besliyor. (III) Artık çok satan kitap, iyi kitap olarak algılanıyor. (IV) Böyle bir ortamda yetişen genç bir yazarın, “Okunuyorum öyleyse varım.” demesinden doğal ne olabilir? (V) Bu yüzden yazarlar, nitelikli ama okunmayan kitaplar yazma yerine, popüler romanlar üretmeyi, medyada çok görünmeyi yeğliyorlar.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, saptama yapılmıştır.

B) II. cümlede, bir zorunluluk dile getirilmiştir.

C) III. cümlede, değişen bir değerlendirme ölçütünden söz edilmiştir.

D) IV. cümlede, sonuç ortaya konmuştur.

E) V. cümlede, yazarların yönelimi üzerinde durulmuştur.

 

10. (I) Küçüklüğümden beri, babam edebiyatçı olduğu için doğal olarak hep edebiyatın içindeydim. (II) Ama nedense yazmayı uzun yıllar hiç düşünmedim. (III) Yazmaya babamla ilgili bir anı kitabı yazarak başladım. (IV) O kitabı yazarken bir de öykü gelişti, yazma gücümü böylece keşfettim. (V) Ondan sonra, demek ki yazabiliyormuşum, dedim; öyle de devam etti.

Bir yazarın kendini anlattığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, çocukluğunun geçtiği ortama ilişkin bilgi veriyor.

B) II. cümlede, kendisinin de açıklayamadığı bir duruma değiniyor.

C) III. cümlede, yazma işini oyalanma amacıyla yaptığını belirtiyor.

D) IV. cümlede, yazma serüveninde ortaya çıkan bir durumdan söz ediyor.

E) V. cümlede, yazmadaki öz güveninin nasıl geliştiğini açıklıyor.

 

11. Bağımsız sıralı cümlelerde her cümlenin öznesi, tümleci, yüklemi ayrıdır. Cümleler yalnızca anlam ilişkisi nedeniyle bir arada bulunur.

Aşağıdakilerden hangisi yukarıdaki açıklamayı örneklendiren bir cümledir?

A) Adam, durmadan öfkeli öfkeli konuşuyor, masada oturanlarsa sessizce onu dinliyorlardı.

B) Mendiliyle gözlerini kuruladı, yaşam öyküsünü kaldığı yerden anlatmaya başladı.

C) Sordum soruşturdum, sonunda aradığım nitelikte bir usta buldum.

D) Ali, kitaplarını çantasından çıkardı, sırasının üzerine yerleştirdi.

E) Müşteri, getirilen kahveden bir yudum aldı, sonra yeniden gazetesine daldı.

 

12. Eski yıllarda olduğu gibi, (I)“bizi bize anlatan sanat” yani tiyatro, izleyici tarafından (II)bu dönemde de ilgiyle karşılandı. Özellikle (III)Devlet Tiyatroları, hem düzenlediği festivaller hem de (IV)sahnelediği oyunlarla (V)verimli bir yıl geçirdi.

Yukarıdaki altı çizili tamlamalardan hangisi tür bakımından ötekilerden farklıdır?

A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

13. Aşağıdakilerin hangisinde altı çizili sözcükler, tür bakımından aynıdır?

A) Gelirken ne getireceğini söylemedi.

Burada ne ailemden biri var ne de arkadaşlarım.

B) Görüşmelerimizi artık tamamlamamız gerekiyor.

Bu şehirde yaşamak artık iyice zorlaştı.

C) Belleğime kazınmış o acılı günü hiç unutur muyum?

Kitapta bu konuyu işlememi özellikle o istemişti.

D) O kadar dosyayı bir günde nasıl inceleyecek?

Kendisinden nasıl bir çalışma beklendiğinden haberi yok.

E) Oraya yalnız gitmeni doğru bulmuyorum.

Aradı, yalnız ne zaman geleceğini söylemedi.

 

14. Mimarinin, inancın ve çok kültürlülüğün şehri Mardin, şimdilerde güncel sanatın doğudaki merkezi olmaya hazırlanıyor.

Bu cümlede aşağıda verilenlerden hangisi yoktur?

A) Ünlü düşmesi

B) Zaman zarfı

C) Sıfatlaştıran -ki

D) Türemiş sözcükler

E) Dönüşlülük zamiri

 

15. (I) Doğduğum yer olan Malatya’da kışlar çetin geçerdi. (II) Beş altı yaşlarındayken köyde yollarımızın kardan kapandığını anımsarım. (III) Komşular kazma kürek ile yolları açardı, boyumuzu aşan kar tünelinden geçerek okula zor giderdik. (IV) İnsanın doğa karşısındaki korunmasızlığına yoksulluk da eklenince hayallere, masallara, söylencelere sığınırdık. (V) İlk şiirlerimi o günlerde yazmaya başladığımı sanıyorum.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, birden fazla fiilimsi vardır.

B) II. cümlede, yüklem etken ve geçişlidir.

C) III. cümledeki “ile” edattır.

D) IV. cümlede, yüklem belirli geçmiş zamanın hikâyesiyle çekimlenmiştir.

E) V. cümlede, işaret sıfatı kullanılmıştır.

 

16. “1969 yılında (I)Güzel Sanatlar Akademisini bitirdim. Resim yapmaya (II)karikatürist olarak başladım; çizdiklerimi 10 liraya satardım (III)Dolmuş, Tef, Pardon gibi dergilere. İlk sergimi 1959 yılında (IV)Taksim meydanında açtım ve yalnızca üç tablo satarak yer kirasını ancak (V)ödeyebildim.” diyor usta ressam sanat yaşamının ilk yıllarını anlatırken.

Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

 

17. (I)1204-1261 yılları arasındaki Latin işgali sırasında harap olan kilisenin eski hâline kavuşması için çalışmalar yapıldı. Kilise genişletildi ve (II)mozaiklerle süslendi. Binanın kuzeyine ve güneyine eklemeler yapıldı. Orta bölümü ise (III)Türkler’in egemen olduğu dönemde onarıldı. (IV)1511’de de (V)Vezir Ali Paşa tarafından camiye çevrildi.

Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

 

18. Tam yirmi beş yıl oldu. Her sabah erkenden gelir (I), bu duvarın dibine serer kitapları. Geçenler bakarlar, inceleyip (II), bırakırlar. Cağaloğlu’ndaki bu kitapçı (III), yokuşu tırmananların görmeye alışık olduğu (IV), vazgeçemediği bir parçası gibidir. Yalnız bir derdi vardır: Güvercinler. Onlar kitapçıdan daha eski sahibidirler bu duvarın (V), vazgeçmezler yerlerinden.

Bu parçadaki numaralanmış virgüllerden (,) hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

 

19. Televizyon programlarında sunucuların göz önünde bulundurması gereken kurallar vardır (I). İşte bunlardan birkaçı (II): Anladım, tamam, hıı, haaa, evet gibi sözlerle konuşmacının

sözünü kesmeyiniz (III). Çünkü sunucunun gereksiz yere söze karışması konuşmacının dikkatini dağıtabilir. Sunucunun soracağı soruların (IV); konuşmacıyı konunun içine çekecek nitelikte olması gerekir. Görüşmeyi, zamanın kalmadığını belirterek bitirmek, geçerliğini yitirmiş bir önlemdir artık (V).

Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yerinde kullanılmamıştır?

A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

 

20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A) Sorumluluklarının bilincinde olmak, herkeste bulunan bir özellik değildir.

B) Mesleğinizde belli bir düzeye gelebilmek kadar geldiğiniz düzeyi korumak da önemlidir.

C) Azimle çalışmanın ne demek olduğunu, onları görünce anladım.

D) Bu araştırmayı sonuçlandırmak, onlar için hiç de güç olmamıştır.

E) Bizim alacağımız başarı, aslında ülkemizin başarısıdır.

 

21. (I) Bir zamanlar geceleri oturur, anılarımı, izlenimlerimi küçük defterlere yazardım. (II) Sonra nasıl oldu bilmem, ne o küçük defterler kaldı ne de bende o sayfalara bir şeyler karalama isteği. (III) Belki de yaşamın bin bir türlü zorluğu bana bu gündelik eğlenceyi unutturdu. (IV) Yıllardan beri çeşitli günlükler okuyorum: Gide’in, Green’in… (V) Alfred de Vigny’nin “Bir Şairin Günlüğü”nü de dilimize çevirdim. (VI) Günlük türüne karşı duyduğum yakınlık, Salah Birsel’in “Günlük” ünü okuduktan sonra daha da arttı.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?

A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.

 

22. (I) Komik kavramıyla ilişkili olan mizah ve hiciv, yöntemleri, amaçları, konuları bakımından birbirinden ayrılmaktadır. (II) Toplumdaki veya insandaki sıra dışı olduğu için gülünç bulunan şeyleri güzelleştirerek komik göstermek sanat yoluyla olur. (III) Düzeltilebilir kusurları ele alan mizahın amacı, bunları abartarak sergilemektir. (IV) Komik olan şeye karşı hoşgörülüdür, eğlendirirken toplumsal aksaklıkları fark ettirmeye çalışır. (V) Oysa hiciv yermeye yönelik bir saldırı biçimidir, komik olan kusuru ortadan kaldırmayı amaçlar, bağışlayıcı değildir. (VI) Hedef aldığı kişiyi toplum içinde küçük düşürmek için, dilin sağladığı bütün olanaklardan yararlanır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.

 

23. (I) Kim ne derse desin, eleştirmenler özelde edebiyatın, genelde sanatın üvey evlatlarıdır. (II) İki kere ikinin dört ettiği kadar kesin bir gerçektir bu. (III) Şairler ve yazarlar, onları pek sevmezler, soğuk bir iş ilişkisidir eleştirmenlerle aralarındaki. (IV) Överseniz mesele yok, kupkuru bir teşekkürle yetinir çoğu. (V) Ama beğenmezseniz hemen çıkarırlar acımasız eleştiri oklarını ve saplamaya başlarlar.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde mecazlı bir söyleyiş yoktur?

A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

 

24. (I) Geçmiş çağlardan günümüze kalan büyük yapıtlar, örneğin Tolstoy’un Savaş ve Barış, Stendhal’ın Parma Manastırı, Dostoyevski’nin Budala adlı yapıtları çağlarının birer tanığıdır. (II) Ama yazarlar bu yapıtları çağın tanığı olmak isteğiyle yazmamıştır. (III) Çağlarının havasını kendi kişiliklerinde erittiklerinden ister istemez çağın etkileri yapıtlarında belirir. (IV) Ne var ki çağına tanıklık etmenin çeşitli yolları vardır. (V) Bu yollara başvurulmadan yazılanlar bu işlevi yerine getiremez, kısa zamanda unutulur, öte yandan yaratma isteğiyle yazılan yapıtlarsa kalıcılığa ulaşır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Kızıl ve Kara’yı okuyan günümüz insanının, Napolyon çağınınanlayışını bu kitapta bugün de bulması, yapıtın kalıcılığınısağlayan sanatsal ve dilsel değerinin bir göstergesidir.” cümlesi getirilebilir?

A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

 

25. Gazeteci olmak bir ayrıcalıktır elbet. Unutulmaz anılar kalır kişide acısıyla, tatlısıyla. Bir arayış içinde geçmiştir o yıllar, koşturmayla, konuşmayla, yazmayla. Bir bakıma Özdemir Asaf’ın şu ünlü dizesini düşündürür: “Durduğum nokta yerinde durmuyor.” Öyledir, hem sen koşup durursun araştırıp, inceleyip bir şeyler bulmak için hem de konularının kaynağı olan toplum durmaksızın değişir yöneticileriyle, sorumlularıyla.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Konuşma havası içinde yazılmıştır.

B) Devrik cümlelere yer verilmiştir.

C) Sözcükler arasında sessel yinelemeler kurulmuştur.

D) Benzetmeden yararlanılmıştır.

E) Tekdüzelikten kaçınılmıştır.

 

26. Dergi yayın yönetmenleri bilir, —-. Bunu şöyle açıklayabiliriz: Şiirde belli bir yere gelmiş, geçmişte yazdıkları, gelecekte yazacaklarını güvence altına almış şairler vardır. Edebiyat dünyasında usta olarak kabul edilmişlerdir. İşte bu şairlerden şiir istemişseniz ya da onlar bir çağrı beklemeden derginize katkıda bulunmak istemişse yolladıkları şiiri yayımlamak durumunda kalırsınız. O şiirin iyi olup olmadığına bakmazsınız. Sorumluluğun sahibi, altındaki imzadır.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) bazen şiir bazen de şair yayımlanır

B) şiir kıskançtır, bencildir, başka uğraşları şaire yasaklar

C) şiir yazmak bir tür denge kurma işidir

D) şiir, sözcükleri özenle seçmeyi gerektirir

E) algı dünyamızı sarsan bir şiir, yeni bir yönelişin habercisi olabilir

 

27. Bir arkadaşımla, yıllardır edebiyatın hemen her alanında ürünler vermiş bir sanatçıdan söz ediyorduk. Öykülerine yakınlık duyduğum ama şiirlerinden pek tat alamadığım biriydi o. Şairliğine haksızlık ettiğimi düşünen arkadaşım, tuttu bir şiirini örnek verdi o kişinin, üstelik benim de sevdiğim bir şiirdi bu. “Kim o kadar suyun başında beklese günün birinde bir balık tutar.” dedim. Birikmiş emek günün birinde iyi bir ürünle geri döner size ama —-.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) çalışarak her işte başarılı olunacağı unutulmamalıdır

B) önemli olan sürekliliği sağlamaktır

C) bir değil, birçok türde yazmayı denerseniz

D) eleştirmenlerin beğenisine seslenecek yapıtlar ortaya koyabilirseniz

E) aradan geçen zaman içinde yaratıcılığınızı yitirmiş olursunuz

 

28. Ben hiçbir zaman ödüllere karşı olmadım. Ödüller bir yazarın adını duyurabilmesi açısından elbette önemli. Özellikle İzmir’de yaşarken adını edebiyat dünyasına ancak birtakım yarışmalar sayesinde duyurabilen biri için… Adımı yarışmalarla duyurdum ama kuşkusuz bu ödül bana ayrı bir sorumluluk yükledi. “Sait Faik Öykü Ödülü alan birine bu yakışmaz.” diyerek yazdıklarım üzerinde öz denetim kurduğum zamanlar oldu, bu da bir yazar için sınırlayıcı olabiliyor.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Bugüne kadar kaç edebiyat ödülü aldınız?

B) Aldığınız ödüller öykülerinizin çok okunmasını sağladı mı?

C) Ödüller yazarları hangi yönden etkiler?

D) Ödüller edebiyat alanında tanınmanın tek koşulu mudur?

E) Ödüller yüzeysel yapıtların yazılmasına yol açar mı?

29. Benim kitabımdan önce de dil yanlışlarıyla ilgili kitaplar vardı. Ama bu kitabın büyük ilgi uyandırması konuya yabancı olanların da Türkçenin sorunları üzerinde düşünmesini sağladı. Gördükleri hiç de hoşlarına gitmedi; dilde büyük bir yabancılaşma, büyük bir yozlaşma gördüler. O yüzden dil sorunlarını ele alan birçok kitap yayımlandı, hâlâ da yayımlanıyor.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Dile ve dil bilgisine yönelik çalışmaların bu kadar öne çıkmasını neye bağlıyorsunuz?

B) Dil bilgisi kurallarının yeterince bilinmemesinin nedenleri nelerdir?

C) Yanlışların giderilmesinde, yazılanlar hangi ölçüde etkili oldu?

D) Yapılan çalışmalar Türkçenin inceliklerini ne ölçüde ortaya çıkardı?

E) Dil alanında uzmanlaşmayan kişilerin kitap yayımlamasını nasıl karşılıyorsunuz?

 

30. Okuduğum kitaplardan birinde, “Yayımlanan ilk yazı bir bilettir, bir yolculuğa çıktığınızı söyler.” deniyordu. Ben de onlardanım, bir kez çıktım yola; durmayı, bırakmayı, durakların birinde inmeyi, vazgeçmeyi, geri dönmeyi hiç düşünmedim. Biletin hakkını vermek ve onu yolun sonuna kadar kullanmak istedim. Yolun buraya kadar olan bölümünde işlerin fena gitmediğini düşünüyorum. Yol beni haksız çıkarmadı, sanırım ben de onun saygınlığını korudum, hakkını ödedim.

Kendisinden böyle söz eden bir yazarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenebilir?

A) Herkesin anlayabileceği düzeyde yapıtlar ortaya koyduğu

B) Yapıtlarının odağına kendini yerleştirdiği

C) Yapıtlarını gözlem gücüyle biçimlendirdiği

D) Anlatımda yeni yöntemler denediği

E) Kararlılıkla nitelikli yapıtlar ortaya koyduğuna inandığı

 

31. Anılarını yazanlar çoğaldı. Bana da anılarımı yazmamı söyleyenler oldu. Onlara, “Hiçbir zaman toplumun belleğine kazandırılacak anılarım olduğunu düşünmedim.” diye yanıt verdim. Gerçi bir yazar, bir gazeteci olarak belirli olayları, kişileri çeşitli yazılarımda anlattım ama kişiliklere, özel yaşantılara girmedim. Bana göre anılarını yazacak kişinin hem kendine hem de gelecek kuşaklara karşı sorumluluk taşıması gerekir. O kişi, çok şey görmüş, pek çok insan tanımış, pek çok olayın tanığı olmuş olsa da bunları dıştan bakan biri gibi anlatmalıdır. Bunun yanı sıra kendini önemsememeli, öne çıkarmamalıdır.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, anılarını yazacak kişilerde aranacak özelliklerden biridir?

A) Yazdıklarının doğruluğuna inanma

B) Farklı anlatım tekniklerinden yararlanma

C) Bilinen, tanınan bir sanatçı olma

D) Tanıklıklarının anlatımında öznellikten kaçınma

E) Başkalarının gözlem ve yaşantılarından yararlanma

 

32. Çok sayıda roman yazılıyor. Bunların birçoğu yayımlanıyor ama ben bunu romanın yükselişi olarak görmüyorum. Çalakalem, savruk bir dille yazılmış, editör süzgecinden geçmemiş birçok roman, özentili bir biçimde süslenerek neredeyse okurun gözüne sokuluyor kanımca. Son yıllarda roman yükselişte değil, tam tersine düşüşte.

Bu sözleri söyleyen kişi romanla ilgili olarak özellikle aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Türsel özelliklerinin bilinmeyişinden

B) Konuların sıradanlığından

C) Anlatıma gerekli özenin gösterilmeyişinden

D) Duygu yoksunluğundan

E) Kolay anlaşılır olmayışından

 

33. İşinizde iyi olabilirsiniz ama bununla yetinmemeniz gerekir. İyi yaptığınız bir şeyde takılıp kalmanız, ölümü kabullenmek gibidir. İnsanın görevi, iyi yapamadığı şeyleri öğrenme umuduyla yapmayı denemektir.

Bu parçada insanla ilgili olarak vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sorunların çözümünde farklı yollara başvurmalıdır.

B) Bildiklerini zenginleştirerek kendini yenilemelidir.

C) Yaşamı iyi ve kötü yanlarıyla tanımaya çalışmalıdır.

D) Yaptıklarını bir değerlendirmeden geçirmelidir.

E) Sorumluluklarını eksiksizce yerine getirmelidir.

 

34. Toplumlar kültürel açıdan geliştikçe ahlak ilkeleri de değişime uğrar. Deneyimler, düşünsel gelişmeler, sanatsal ve teknolojik üretim, ilkelerin anlamlarına yeni boyutlar kazandırır. Her gelişim, insanın olayları farklı açıdan yorumlamasını olanaklı kılar. Örneğin, aydınlanma devrimi, sınıfsal katmanlaşmalar gibi toplumsal, düşünsel dönüşümler, ahlak kavramında da yeni ölçütleri zorunlu kılmıştır.

Bu parçadan ahlakla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?

A) Kişiden kişiye değişen bir içerik taşıdığı

B) İnsanları iyiye ya da kötüye yönlendirdiği

C) Etki gücünün zaman içinde zayıfladığı

D) İnsan ilişkilerini yönlendiren tek güç olduğu

E) Bilimsel, toplumsal gelişmelerden etkilenerek değiştiği

 

35. Okuma yazması olmasına karşın benim kitaplarımı okumayan babamın, evde kalan tek kitabımı kimselere vermediğini öğrenince şaşırıyorum. Anneme bunun nedenini soruyorum. “Neden olacak oğlum, kitabın boş yerlerine telefon numaraları yazmış da ondan.” diyor. Duyduklarımdan ötürü babama karşı asla olumsuz bir duygu beslemiyorum. Onu anlıyorum, her hâliyle seviyorum. Okuma alışkanlığının olmadığı bir kültürden geldiği hâlde bir kitabı sırf oğlu yazdı diye okumasını da istemezdim zaten.

Bu sözleri söyleyen kişi aşağıdakilerin hangisiyle nitelendirilebilir?

A) Hoşgörülü, gerçekçi bir tutum içinde olan

B) Düş kırıklığına uğramış, bulunduğu ortamdan yakınan

C) Sorgulayan, kendisine gereken değerin verilmediğini bilen

D) İyimser, yakınlarının sıkıntılarına ortak olmaya çalışan

E) Üretken, yapıtlarında yalınlığı yeğleyen

 

36. Ben, herkesin alışkın olmadığı, farklı bir evde büyüdüm. Babam ve ağabeyim profesyonelce olmasa da resimle ilgileniyorlardı. Dayım da odasında sürekli bir şeyler yazardı. Yani evin içinde resim, kitap, dergi hep vardı. Böyle bir havayı soluyunca insan kendiliğinden sanata ilgi duyuyor. Dolayısıyla birçok sanat dalına olan ilgim, eğitimimin evde başlamış olmasından kaynaklanıyor. Çünkü insan, evinde ne görüyorsa onu yapıyor. Ben de yaşama, yıllardır bir ressamın, yazarın gözüyle bakıyorum.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanatta başkaları örneksenerek başarılı olunabilir.

B) Resim, küçük yaşta başlanıldığında başarı kazanılabilecek bir sanat dalıdır.

C) İnsanın yetişmesinde, yakın çevre önemli bir etkendir.

D) Çocukların sanata yönlendirilmesinde ailenin yol göstermesi gerekir.

E)Çocuklar, yeteneklerini geliştirmeleri için yüreklendirilmelidir.

 

37. Elli yaşına gelene kadar neler öğrendim? Sabrı öğrendim en başta. Sınırlarımı, bağışlamayı… Hayatın vermediklerinin hesabını insanlardan sormamayı… Gerektiğinde vazgeçmeyi, yetinmeyi… Dostluklarımı yıpratmadan eskitmeyi… Ben bunları öğrendim.

Bu sözleri söyleyen kişi aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilemez?

A) Sahip olamadığı şeyler için başkalarını suçlamayan

B) Yapabileceklerinin ve yapamayacaklarının farkına varan

C) Arkadaşlık ilişkilerini kırgınlıklar yaşamadan sürdüren

D) Başkalarının sorunlarını kendi sorunları sayan

E) Elinde bulunandan fazlasını istemeyen

 

38. Bu çağda yazarlar, yaşamı elekten geçirmeden yapıt ve yaratılarında işliyorlar. Bu yüzden edebiyat, yaşama teklifsizce girmiş oluyor ve “popüler edebiyat” çıkıyor ortaya. Edebiyat, yaşamı zenginleştirme, önden gitme işlevini yitiriyor, ona eşlik etme niteliğini kazanıyor. Tekrar tekrar okunan, her okumada bir katman daha zenginleştiren olmaktan çıkıyor, bir okumada bitiriliyor. İçerikleri üzerinde düşünülme gereği duyulmayan, oradan oraya çekiştirilen türden metinler toplamı oluyor edebiyat.

Bu parçada yazarlar ve yapıtlarla ilgili olarak yakınılan durumlar arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Sanatsal bir değer taşımayan ürünler ortaya koyma

B) Okuru değişik sorularla yüz yüze getirme

C) İkinci kez okunmayı gerektirmeme

D) İnsanı değiştirme işlevi taşımama

E) Konular arasında bir seçim yapmama

 

39. Temelleri Yunan ve Latin yazarlar tarafından atılan deneme, bir yazınsal tür olarak on altıncı yüzyılda şekillenir. Fransızca “essai” kelimesinin karşılığı olan bu türün en belirleyici özelliği, öne sürülen düşünceleri kanıtlama zorunluluğunun olmayışıdır. Yazınsal sürecin bir serüvene dönüştüğü bu türde metnin ucu sürekli açıktır. Bunun için okuyucu her an bir sürprizle karşılaşabilir. Anlam çok yönlüdür. Öyle ki dilin resmî kıyafetinden arındığı bu türde, anlatımda içtenlik ve rahatlık iç içedir. Böylece hayatın içinde var olan türlü türlü durumlara, olay ve olgulara, gerçeklere, yazar tarafından yeni bir şekil verilebilir.

Bu parçada denemeyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Savunulanların ispatlanması gerekmediğine

B) Söylemsel niteliklerine

C) Tarihsel gelişimine

D) Her konuda yazılabileceğine

E) Öğretici yanının bulunmadığına

 

40. Önce kendilerine beğendirmeye çalışırlar şiirlerini. Seçicidirler. Bir şiir üzerinde haftalarca, aylarca uğraştıkları olur. Yetkinlik midir bu? Sanmıyorum, titizlik diyeceğim ben, şiir dilini gereğince çapaksız kullanma titizliği. Şiirin boşluklarda, susmalarda, eksiltmelerde olduğunu bilen, has bir şair tavrı. Vitrinde olmanın her şeyden önemli olduğu günümüzde hâlâ var mıdır böyle adını sık sık duyurmaktan, ortalıkta görünmekten kaçınan şairler? Neyse ki var!

Bu parçada sözü edilen şairler aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilemez?

A) Verimsiz olarak tanınan

B) Çok dikkatli ve özenli çalışan

C) Gerçek şiirin ne olduğunu bilen

D) Geri planda kalmayı yeğleyen

E) Zor beğenen

CEVAP ANAHTARI

1-D 2-A 3-B 4-C 5-E 6-B 7-C 8-D 9-B 10-C 11-A 12-C 13-B 14-E 15-D 16-D 17-C 

18-B 19-D 20-E 21-C 22-A 23-B 24-E 25-D 26-A 27-B 28-C 29-A 30-E 31-D 32-C 

33-B 34-E 35-A 36-C 37-D 38-B 39-E 40-A  

==================================================================


=============================================
Copyright © 2014 Melahat YILMAZ, TURKEY. All rights reserved. 
=============================================
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol